ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3181
EURO
35,1379
ALTIN
2.293,12
BIST
9.058,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

KUL HAKKI

26.01.2020 00:00
A+
A-

İslamın temel hedefi, insanların hem Allah ve insanlar ile, hem de diğer canlı-cansız varlıklar ve eşya ile ilişkisini “adalet” üzere düzenlemektir. Kur’an’daki ‘’adl’’ emriyle, her şeyi yerli yerine koymak, hak sahibine hakkını vermek ve orta yolu izlemek kasdedilmektedir. Birinci temel vasfı kulluk olan insanın diğer varlıklara karşı belli esaslar çerçevesinde davranması ve insanlara eza verecek şeyleri ortadan kaldırması imanın gereği sayılmaktadır. Nitekim bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “iman, yetmiş şu kadar şubedir. Bunun en yukarı derecesi Allah’tan başka ilah yoktur demek; en aşağı derecesi ise yolda insanlara ve diğer varlıklara engel olan, eziyet veren şeyi ortadan kaldırmaktır.(Müslim)
İnsanoğlunun en büyük zaafı, kendi nefsani arzularına göre kural tanımadan yaşama temayülüdür. Çünkü insanın temel içgüdüsünde na’linci keseri gibi sürekli kendine doğru yontan ciddi bir zaaf vardır. Allah (cc) beşeri münasebetlerin en somut biçimde yaşandığı ticari konularda vaz’ettiği temel esaslarla bütün sosyal ve insani münasebetleri düzenleyecek kurallar koymuştur. Nitekim bu konudaki ayetlerde şöyle buyrulur: “Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir, hem de sonucu bakımından daha güzeldir.” (İsra 35) ‘’…Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin…”(Enam 152)

İslamda esas itibariyle bir Allah hakkı, bir de kul hakkı vardır. İslami kaynaklarda, insanların gereğini yerine getirmekle yükümlü oldukları haklar “Allah’ın hakları” (hukÅ«kullah) ve “kulların hakları” (hukÅ«k-ı ibad) şeklinde başlıca iki kısma ayrılmış 
Allah hakkı, her insanın Rabbine karşı yapması gereken kulluk vazifeleridir. Bu hususta yaptığı bir kusur, günah ve eksiklikten dolayı Allah'a yalvarır, tövbe istiğfar ederek affını diler. Ayetler "Allah (cc)"nın kendisine ortak koşanlardan (müşriklerden) başka bütün kullarının günahlarını isterse bağışlayacağını" (Nisa 48-116),Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.(Ali imran 89), Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.(Bakara 160) ve "Kimseye bir başkasını suçunun ve günahının yüklenmeyeceğini" (Enam 164, Nahıl 25…) ifade ediyor.
Fakat kul hakkı öyle değildir. Onun bir tek telafisi vardır, o da haksızlığa uğrayan, hukuku zayi olan kişiyle bizzat görüşüp özür beyan etmek, helallik dilemekle birlikte , maddi bir kaybı varsa telafisine gitmektir.
Allah (cc) Kur’an-da şöyle buyurur:
"Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin." (Bakara 188)
"Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır." (Nisa 2)

Buhari ve Müslim gibi muteber kaynaklarda bulunan bir hadis ise "kul hakkının bağışlanmayacağını, dünyada helalleşme olmamış ise ahirette, önce zalimin sevaplarından alınıp mazluma verileceğini, eğer sevaplar yetmez ise mazlumun günahlarından alınıp zalimin suç hanesine yazılacağını" ifade ediyor.

Hz. Peygamber  (sav) şöyle buyurdu:
"Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nisbetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir." (Buhari)

Kul hakkı konusunda dikkatli olmamız gereken konulardan biri de kamu hakkının oluşmasıdır. Kamu hakkı kul hakkından daha kapsamlıdır. Çünkü kul hakkı ihlalinde bir veya birkaç kişiye karşı sorumlu iken kamu hakkında o toplumda yaşayan bütün insanlara karşı sorumluluk doğmaktadır. Belki hakkını ihlal ettiğimiz şahsı bulup ondan helallik alma ihtimalimiz vardır. Ancak kamu hakkını ihlal ettiğimizde kimden nasıl helallik alabiliriz? Bu sebeple kamu hakkını gözetmemiz, bu hususta titiz davranmamız gerekmektedir. Neticede kamu hakkını tüyü bitmemiş yetimin hakkı olarak özetleyebiliriz.

Netice itibariyle iyi bir Müslüman olmak istiyorsak, bütün insanların hakkına saygı göstermeli, kimsenin hakkını yememeliyiz. Kimsenin malına el uzatmamalı, kimseye zulmetmemeliyiz. Haksızlığın ağır vebalini düşünmeli, ahiretteki hesabın şiddetini ve zorluğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Allahın Rasulü şöyle demektedir: “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu, zarar görmediği kimsedir.“ (Müslim)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.