Cumhurbaşkanlığı Külliyesi dün kısa ama dikkat çekici bir görüşmeye ev sahipliği yaptı.
Önceden planlandığı gibi ABD'nin Ankara Büyükelçisi David Michael Satterfield, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güven mektubu sundu.
Büyükelçi Satterfield bazı büyükelçilik mensuplarını Erdoğan'a takdim etti, ardından hatıra fotoğrafı çekildi.
Ama aslında dünkü tablonun arka planı bundan çok daha fazlasıydı.
Zira Satterfield'in resmen göreve başlaması aynı zamanda Türkiye-ABD ilişkilerinde Ankara'da maslahatgüzar seviyesinde temsil döneminin tam 683 gün sonra sona ermesi anlamına geliyor.
Hatırlanacağı gibi bir yılı aşkın süre ABD’nin Türkiye ile ilişkilerini Maslahatgüzar Jeffrey M. Hovenler yürütmüştü.
ABD’nin önceden Ankara’da görevlendirdiği büyükelçilerin en fazla 6 ay beklediği göze alındığında söz konusu dönem hayli uzun bir süre.
2005-2008 arası Büyükelçi Ross Wilson’ın hemen ardından 4 Ekim 2008’de James Jeffrey atanmış, Jeffrey’den 6 ay sonra göreve Francis Ricciardone getirilmişti.
Riccardione 3 buçuk yıllık görevinin ardından Haziran 2014’te makamından ayrılmış, ondan üç ay sonra ise John Bass işi devralmıştı.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi'ni atamasındaki gecikmenin ardında iki ülke ilişkilerinin gerek hava savunma sistemleri gerek Suriye meselesi nezdinde gerilimli bir ilişki seyretmesinin payının büyük olduğu biliniyor.
Peki, kariyer diplomatı olarak anılan 64 yaşındaki Satterfield'in göreve başlamasındaki bu gecikmenin başka nedenleri var mı?
Nasıl bir Türkiye dönemi geçirecek?
Ankara ile Washington’un stratejik ortaklık yaklaşımından uzaklaştığı ama bir yandan da ortak devriye&ortak koordinasyon merkezi gibi adımlar ile güven tesis edilmeye çalışıldığı bu süreçte Satterfield nasıl bir rol üstlenecek?
Yöntemi ne olacak?
Selefi John Bass kadar sosyal medya ile iç içe, konuşkan bir portre mi çizecek?
Yoksa 1989-1991 yılları arası görev yapan Morton I. Abramowitz misali daha az konuşan, daha mesafeli ama daha etkili bir büyükelçilik görevi mi yürütecek? Bekleyip göreceğiz.