Dünya uzunca bir süredir tartışıyor. Ne acıdır ki bizim gündemimizde hâlâ yok!
Gerçekten çok acı!
Konunun bizim de gündemimize gelmesi için epeydir çırpınıp duruyorum.
Çırpınmaya da devam edeceğim. Mesele muhakkak ve behemehâl ‘Milli Güvenlik Kurulu’nda birincil tehdit olarak ele alınmalı. Yoksa günün sonunda algoritmaların esareti altında yok olup gideceğiz.
Devletler bununla nasıl mücadele edecek bilmiyorum? Ama bir yolunu bulmak için kafa yoranlar var.
Google’da ‘ürün’ arayarak başladığımız serüven ürkütücü bir noktaya ulaştı. İlk başlarda aradığımız ürüne dair sıkça reklamlar çıktı karşımıza. Sadece hayret ettik, bir süre sonra da hoşumuza gitti. Örneğin Google’a ‘musluk’ yazıp arattınız, sonra onlarca musluk reklamına maruz kaldınız. Çünkü Google musluğa ihtiyacınız olduğu bilgisini ‘musluk firmalarına’ para karşılığı satmıştı.
Yani size ait bir veriyi sizden habersiz ticari amaç güderek başkalarına sattı. Bu ticaretten sizin hiçbir kârınız olmadı. Başlangıçta ‘satsın bana ne zararı var’ diye düşündü herkes.
Ama sonra!
Dijital imparatorluk ‘veri madenciliğine’ başladı. Veri sömürüsü. Bize ait her bilgiyi kendi tekelinde topladı. Ama her bilgiyi! Sonra o bilgiyi dijitale dönüştürdü ardından paraya.
Bu konuyu şu küçücük sütunda uzun uzadıya, teferruatıyla anlatmam çok güç. Bu yüzden de işin ticari kısmını bir tarafa bırakıp daha tehlikeli olanını konuşalım istiyorum ve de bizi ilgilendiren kısmını.
Dijital hegemonya dönemindeyiz. Algoritmaların adaletsizliği altında eziliyoruz. Bugün o algoritmaların adaletsizliğinden istifade edenler yarın aynı adaletsizliğin pençesinde kıvranacaklar farkında değiller. Ama o zaman iş işten geçmiş olacak. Her şeyimiz elimizden kayıp gidecek.
O halde açalım meseleyi biraz daha.
Aylardır anlatmaya çalışıyorum; sosyal medya platformları planlı bir şekilde beni-seni engelliyor. Paylaşımlarımızın takipçilerimiz tarafından görülmesine set çekiyor. Karartma uyguluyor. Perdeliyor.
Yine planlı bir şekilde bana-sana özenle seçtiklerini servis ediyor.
Daha da açalım. Hatta lafı hiç dolandırmadan söyleyelim.
Küresel imparatorluk ‘dijital’ bir darbeyle Türkiye’de yönetimi değiştirip, dişine göre yeni bir iktidar istiyor.
Evet istiyor!
Bunun için de sosyal medya üzerinden operasyon çekiyor.
Hadi daha açık söyleyelim.
Takip etmememe rağmen benim karşıma sürekli olarak Cumhuriyet, Sözcü, Evrensel, Birgün gibi haber sitelerinin yalan haberlerini düşürüyor. Üretilen tüm yalanlar, manipülasyonlar kişiye özel, adrese teslim ulaştırılıyor.
Mesela Türkiye’deki tüm Ak Parti seçmenini tek tek biliyorlar. Bu veriye sahipler. Her birinin hassasiyetini de. Neye tepki verebileceğini de. Nelerden etkilenebileceğini de.
Bu verileri elinde bulunduran dijital imparatorluk geliştirdiği algoritmalar üzerinden başlıyor operasyon çekmeye.
Hadi örneklendirelim.
Ak Parti seçmenine sürekli olarak ‘üniversitelerimiz Katarlılara peşkeş çekiliyor’ yalanına ilişkin paylaşımları gönderiyor.
Hakikate ilişkin paylaşımlar ise perdeleniyor.
Devam edelim!
Yine yapay zekanın özenle seçtiği moral bozucu, yılgınlığa düşürücü ne kadar paylaşım varsa hepsi boca ediliyor Ak Parti seçmeninin üzerine. Dahası tüm bu paylaşımlar sanki ülkenin birinci ve tek gündemiymiş, herkes bunu konuşuyormuş algısı uyandırılıyor.
Muhalif tarafa ise onların şevkini artıracak, morallerini yükseltecek, iktidara daha da çok düşman olmalarını sağlayacak paylaşımlar gönderiliyor. Üretilen yeni yalanlar, yeni iftiralar, yeni manipülasyonlar hızlı ve etkili bir şekilde tedavüle sokuluyor.
Bunu ABD’de yapılan son seçimlerde Trump’a karşı denediler ve başarılı oldular. İşin tuhafı Trump hâlâ ne oldu, nasıl oldu anlamış değil?
Algoritma adaletsizliği bu işte! Bakmayın meseleyi ‘algoritma adaletsizliği’ diye kavramsallaştırdığıma. Bu adaletsizlik bir proje. Taammüden yapılıyor.
Yeni dünyanın yeni sömürü aracı.
Veri sömürgeciliğinin ne amaçladığını fark etmez isek yakın bir zamanda ülke yönetimlerinin dijital darbelerle birer birer devrildiklerine şahit olacağız.
Türkiye eski tip darbelerden çok çekti. Darbenin kimler tarafından yapıldığını, ülkenin menfaatine olmadığını anladığında Türkiye’nin yarım asrı heba olup gitmişti. O yüzden 15 Temmuz’da bir büyük direniş ortaya koyuldu. Sömürgeciler çok iyi anladılar ki artık eski yöntemlerle iktidarları devirmek çok güç. Onlar da şimdi devşirilmiş askerlerle değil, algoritmalar üzerinden darbeye soyundular.
Demem o ki tehlikeyi bugünden bertaraf edersek bir elli yılımız daha heba olmaz.
Ve son bir not.
Tüm bu anlattıklarım birilerine komplo teorisi gibi gelecektir. Alay edip itibarsızlaştıranlar olacaktır. Ben tarihe notumu düşeyim de kim ne derse desin.
Bu arada Ak Parti de iş işten geçmeden kendisi üzerinden Türkiye’yi hedef alan bu algoritma adaletsizliğine karşı tedbirleri almalı.
Zaman aleyhine işliyor bilmeli.
Ben uyarmaya devam edeceğim.
TURGAY GÜLER / AKŞAM GAZETESİ