Son iki yılda 30’dan fazla çok önemli ismini örtülü savaşta kaybeden İran’da, tüm üst düzey yöneticilerin güvenliğinden sorumlu General Ali Nasıri’nin, İsrail casusu olduğu ortaya çıktı. Tuğgeneral Ali Nasiri’nin, Basra Körfezi’ndeki bir ülkedeki ABD büyükelçiliğine girdiği ve beraberinde stratejik belgeler getirdiği ve siyasi sığınma talebinde bulunduğu bildiriliyor.
Son iki yılda birçok önemli ismin patlama ve suikastlarla öldürüldüğü, başta nükleer tesisler olmak üzere stratejik kurumların saldırılara maruz kaldığı İran’da rejimin en kritik generali İsrail ajanı çıktı. İranlı tüm üst düzey yöneticilerin güvenliğinden sorumlu Tuğgeneral Ali Nasiri’nin, Basra Körfezi’ndeki bir ülkedeki ABD büyükelçiliğine girdiği ve beraberinde stratejik belgeler getirdiği ve siyasi sığınma talebinde bulunduğu bildiriliyor.
İran uzmanı Hurşit Dingil, yaşananları dönüm noktası olarak nitelendirdi ve ortaya çıkan bu tabloda İran’ın Türkiye’de yapmaya çalıştığı istihbari faaliyetleri MİT’in boşa çıkarmasının da etkili olduğu yorumunda bulundu. İran’da geçtiğimiz Hüseyin Tayib İstihbarat başkanlığı görevinden alınarak yerine Muhammed Kazımi getirilmişti.
MOSSAD GÜÇLÜ AĞ KURDU
İRAM uzmanlarından Hurşit Dingil, gölge savaşı olarak nitelendirdiği İran-İsrail örtülü istihbarat mücadelesinde en önemli kırılma noktasının Muhsin Fahrizade suikastı olduğunu vurguladı. Hurşit Dingil’e göre İsrail’in (MOSSAD) “Ahtapot Doktrini” olarak nitelendirdiği eylemler kapsamında ikinci en can alıcı infaz ise Devrim Muhafızlarının Suriye dâhil tüm ülke dışı operasyonlarını yöneten isim olan Albay Hasan Feyyad Hüdai’yinin öldürülmesi. Hurşit Dingil süreci ve sonuçlarını şu ifadelerle özetledi: İran son iki yılda 30’dan fazla çok önemli ismini örtülü savaş kapsamında kaybetti. Yine onlarca tesisi hedef alan patlama, sabotaj ve siber saldırılar da yine aynı dönem gerçekleştirildi. MOSSAD, İran içerisinde güçlü bir ağ kurdu. Tüm bu saldırılar uzaktan ya da güdümlü yöntemlerle yapılamaz. Olayların ciddi manada hibrit boyutu olmakla birlikte MOSSAD’ın sahada güçlü olduğunu görüyoruz.
CİDDİ SIZINTI VAR
Şunu çok net görüyoruz ki, İran’ın olduğu her yerde mutlaka İsrail de var. Ya da İsrail nerede varsa İran o noktada etkili bir ülke. Âdeta biri diğerinin varlık ve meşruiyet gerekçesi gibi. Yemen, Filistin, Lübnan, Suriye, Afrika, Irak bunlara birkaç örnek. Bununla birlikte iki ülke arasında cereyan eden bir de çekişme var ve bu çekişmenin en önemli ayağı istihbarat. İran genel eğilim olarak istihbarat ya da askerî kavgayı ülke dışında üçüncü taraflara vermek istiyor. Ancak MOSSAD kavgayı İran içerisinde de sürdürmek istiyor. Son saldırılar da bunun en açık örneği. İran rejimi muhalifleri ve ülkede yaşanan kültürel, ekonomik sorunlar MOSSAD’a önemli bir potansiyel sunuyor ve onlar da bunu değerlendiriyor. General Ali Nasıri olayı bunun en açık delili.
KARŞI KOYMADA ZAYIF KALDI
İran istihbarat yapısı her ne kadar çok güçlü görülse de içeride ciddi sıkıntılar yaşıyor. Yıllardır operasyon yiyen ve yapılan tüm değişikliklere rağmen İstihbarata Karşı Koyma açısından elde ettikleri herhangi bir başarı yok. Hem Devrimci Muhafızları Ordusu İstihbarat birimi VAJA hem de MOİS açısından durum aynı. Nükleer tesisler yanında İran’ın hava ve uzay merkezleri hedef alındı. AVM’ler, devlet demir çelik fabrikaları yakıldı. Yeri doldurulamaz isimler sokak ortasında öldürüldü. Buna mukabil Tahran yönetiminin belki de tek cevabı geçtiğimiz günlerde Erbil’e attıkları füzeler oldu. Öte yandan ABD’nin New York Times gazetesi de ayrıca İran Savunma Bakanlığının füze geliştirme bölümünden çok sayıda kişinin gizli askeri bilgileri İsrail’e sızdırdığı için tutuklandığını yazdı.