Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Osman Kavala ve yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey hakkında ağırlaştırılmış müebbet ve 20’şer yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan ve İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, tutuklu sanık Osman Kavala ve hakkında yakalama kararı bulunan firari eski CIA danışmanı Henri Barkey hakkında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde oluşturduğu yapılanma ile gerçekleştirme teşebbüsünde bulunduğu darbe girişimi sürecinde de rol aldıkları belirtilerek, devletin güvenliği veya iç dış siyasal yararlar bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin ettiklerine dair bulgulara erişilmesi nedeni ile “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını ortadan kaldırmaya teşebbüs ve “Devletin güvenliğini veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri‚ casusluk maksadıyla temin etmek” suçlarından iddianamenin tanzim edildiği kaydedildi.
Bu soruşturmada, şüpheliler Mehmet Osman Kavala ve Henri Jak Barkey dışında haklarında soruşturma yürütülen başka şüphelilerin de bulunduğu anlatılan iddianamede, henüz bu şüpheliler yönünden araştırma ve incelemeler devam ettiği için bu şüpheliler yönünden soruşturma evrakının tefrikine karar verildiği belirtildi.
Şüphelilerin darbe girişimi öncesinde bu girişimi FETÖ/PDY silahlı terör örgütü adına sevk ve idare eden örgütün mahrem sorumluları ile birbirine paralel bir kısım irtibatlarda bulunarak darbe girişimine hazırlık hareketlerinde bulundukları anlatılan iddianamede, temas ve doğrudan ilişki içerisinde bulundukları ve darbe girişiminin başarılı olması akabinde oluşturulacak yeni yönetim içerisinde legal veya illegal bir kısım görevler alması muhtemel olan kişi ve gruplarla bu yönde koordinasyon maksadıyla girişimlerde bulundukları aktarıldı.
Bu kapsamda şüphelilerin yurt içi ve yurt dışı seyahatlerde yoğun şekilde bulundukları, örgütün mahrem sorumlularında olduğu üzere birbirlerini takip eder şekilde seyahat ve görüşmeler gerçekleştirdikleri kaydedilen iddianamede, “Olağan olmayan yoğunlukta gerçekleşen izah olunan biçimdeki irtibatlarının darbe girişiminin hazırlığı kapsamında olduğu tespit edilmiştir.” denildi.
İddianamede, yine şüphelilerden Henri Jak Barkey’in darbe girişiminin gerçekleştirilmeye teşebbüs edildiği gün Türkiye’ye geldiği, bu kapsamda da faaliyetini gizlemek maksadıyla bir oturum tertip ettiği belirtilerek, “Bu oturumun tarihinin makul olmayan bahanelerle ertelenerek darbe girişimi gününe kadar ötelendiği, darbe girişimi günü de ilimiz Adalar ilçesinde darbe girişimi nedeniyle yaşanabilecek ve yaşanan saldırı olaylarına nispeten güvenli bir mesafeden bu yöndeki girişimin takip edilerek süreci yönlendirdiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında tanık sıfatıyla beyanı alınanların ifadelerinde de belirtildiği üzere, Henri Jak Barkey’in kendisiyle birlikte kalan oturum katılımcısı diğer şahıslardan farklı biçimde gece boyunca darbe girişimine dair gelişmeleri yakından takip ederek gergin bir karakter yapısı ile sürece dair yönlendirme olarak kabul edilebilecek irtibatlarda bulunduğu, kendisiyle irtibatlı olan yabancı kişi ve kurumların Türkiye Cumhuriyeti Sayın Cumhurbaşkanı’nın seyahat bilgilerini sosyal medya üzerinden paylaşmasının da bu kapsamda olduğu tespit edilmiştir.” ifadelerine yer verildi.
İddianamede şüpheliler ile ilgili ayrıca şu bilgilere yer verildi:
“Bu faaliyetleri kapsamında şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilmeye teşebbüs edilen darbe girişiminin yabancı devletler lehine koordinasyon ve sürdürülmesinde aktif görevlerde bulundukları, eylemlerin takibini yerinde gerçekleştirdikleri, lüzum olduğu halde kurmuş oldukları koordinasyon ve temaslar ile sürece müdahalede de bulundukları aşikârdır. Şüpheli Henri Jak Barkey’in tanık beyanlarına yansıdığı üzere ülkemize ziyaretleri esnasında ülkemiz açısından kritik süreçlerin yaşanmasının bir tesadüfle açıklanamayacak olması ve Henri Jak Barkey’in süreci koordine ve takip ettiği otelden ayrılırken darbe girişiminin faillerinin imzası sayılabilecek bir nesneyi buraya bırakmasından da şüpheli Henri Jak Barkey’in vuku bulan darbe girişiminde rolü olduğunu ortaya koymaktadır.
Şüpheli Henri Jak Barkey’in casusluk eylemleri kapsamında yerel işbirlikçisi ve ülkemizdeki faaliyetlerinde iştirak halinde birlikte hareket ettiği şüpheli Mehmet Osman Kavala’nın da darbe girişimi öncesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü adına darbe girişimini sevk ve idare eden örgütün mahrem sorumluları ile birbirine paralel bir kısım irtibatlarda bulunarak darbe girişimine hazırlık hareketlerinde bulunduğu, bu kapsamdaki eylemlere katıldığı tespit edilmiştir.”
İddianamede, tutuklu sanık Osman Kavala ve hakkında yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey hakkında “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeriÌ‚ casusluk maksadıyla temin etmek” suçundan 20’şer yıla, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek” suçundan da ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
İddianamede, Açık Toplum Vakfı’na yönelik Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 16 Ekim 2018 tarihi denetim raporuyla Gezi Parkı odaklı eylemler sürecine yer verildi.
İddianamede, Osman Kavala’dan ele geçirilen flash bellekte, terör örgütü PKK üyesi kadın teröristlerle röportaj yapılarak hazırlanmış video ile içeriğinde Drama İstanbul Film Atölyesi tarafından hazırlandığı belirtilen 5 dakika 58 saniyelik “Rojava’nın Işıkları – Kadın Devrimi” isimli belgeselin bulunduğu belirtildi.
Kavala’nın cep telefonun incelemesinin yapıldığı aktarılan iddianamede, Osman Kavala’nın “Dersim’de köylerin yakıldığı ve halkın zorla göç ettirildiği” algısı oluşturan 1994 isimli belgesel filmini hazırlamak için yönetmen Devrim Tekinoğlu’na maddi kaynak gönderdiği kaydedildi.
İddianamede, MASAK tarafından hazırlanan raporda Anadolu Kültür AŞ hesaplarından, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası KHK ile kapatılan kurum ve kuruluş çalışanlarıyla hakkında “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan işlem yapılan çok sayıda kişiye para gönderildiğinin tespit edildiği anlatıldı.
Dosya kapsamında yapılan iletişim analizlerinde, Gezi Parkı odaklı eylemleri yöneten ve yönlendiren sanık Mehmet Osman Kavala’nın kalkışmanın başlamasından kısa süre önce Taksim Dayanışması’nın etkili isimleriyle irtibat kurmaya başladığı aktarılan iddianamede, “Gezi kalkışmasının fiili olarak başlamasıyla eylemcilerin ihtiyaçlarını Taksim Platformu ve Taksim Dayanışması aracılığıyla Mehmet Osman Kavala’ya ilettikleri ve sanık Mehmet Osman Kavala tarafından bu ihtiyaçların karşılandığı da tespit edilmiştir.” ifadelerine yer verildi.
İddianamede, sanık Kavala’nın Gazi Parkı odaklı eylemler sırasında yaptığı bazı telefon görüşme içeriklerinde gaz maskesi, yiyecek, içecek alımı ve para toplanmasına ilişkin bazı konuşmalar yaptığına vurgu yapıldı.
Sanık Osman Kavala’nın Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde birçok kişiye karşılıksız maddi yardım yaptığı belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
“Uluslararası spekülatör George Soros’un Türkiye’deki temsilcisi konumundaki şüpheli Mehmet Osman Kavala’nın, bir plan ve senaryo dahilinde yürütülen Gezi Kalkışması’nın planlanmasında, uygulanmasında ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesinde etkin rol oynadığı, kalkışma sürecinde yaptıkları provokatif paylaşımlar ve eylem çağrıları ile eylemcileri galeyana getirerek şiddet olaylarının tırmanmasına zemin hazırlayan Taksim Platformu’nu Mine Özerden aracılığıyla, Taksim Dayanışması’nı ise Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Ayşe Mücella Yapıcı aracılığıyla perde arkasından kontrol ettiği, kalkışmaya desteği artırmak ve eylemlerin ülke geneline yayılmasını sağlamak amacıyla yürütülen Forum Koordinasyon faaliyetlerini Hanzade Hikmet Germiyanoğlu aracılığıyla kontrol ettiği, kalkışmayla ilgili tüm uluslararası girişimleri bizzat kendisinin yönettiği ve eylemcilerin birçok ihtiyaçlarının da Mehmet Osman Kavala tarafından karşılandığı tespit edilmiştir.”
Firari sanık Henri Jak Barkey’in Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde çok sık şekilde diğer zamanlardan farklı olarak Türkiye’ye geldiğini ifade edilen iddianamede, Gezi Parkı odaklı eylemler öncesinde birkaç kez Türkiye’ye gelen Berkey’in İstanbul, Kayseri, Ankara, Adana, Mersin, Osmaniye ve Gaziantep’te kaldığı, Gezi Parkı odaklı eylemlerin başlamasından sonra ise Ankara ve İstanbul’da bulunduğuna yer verildi.
İddianamede, Berkey’in 28 Temmuz 2013 ile 31 Temmuz 2013 tarihlerinde İstanbul’da bulunduğu sürelerde kullandığı GSM hattının ağırlıklı olarak Taksim civarındaki baz istasyonlarında sinyal verdiğine dikkati çekildi.
Barkey’in Türkiye’ye en son 19 Temmuz 2016’da geldiği aktarılan iddianamede, sanığın bu tarihten sonra Türkiye’ye bir daha giriş yapmadığı kaydedildi.
Büyükada’daki bir otelde Henri Barkey ile 15 Temmuz darbe girişimini sabaha kadar takip eden şüpheli Ellen Beth Laipson’un, Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde Türkiye’ye sık sık geldiğine işaret edilen iddianamede, Laipson’un kullandığı GSM hattının HTS kayıtlarının Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde Taksim ve civarındaki baz istasyonlarından sinyal aldığı belirtildi.
İddianamede, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi ve darbe girişimi öncesindeki bazı olaylara yer verildi.
“Gülen Bebek” reklam filminin yayınlanmasından kısa bir süre sonra George Soros’un 6 Kasım 2015’de Türkiye’ye geldiğine vurgu yapılan iddianamede, Soros’un aynı gün akşam sanık Mehmet Osman Kavala ve İshak Alaton ile birlikte bir davete katıldıkları ve fotoğraf çektirdikleri anlatıldı.
İddianamede, George Soros’un Türkiye’ye gelişinin, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yayın organı Zaman gazetesinin 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 9 ay 10 gün önce yayınladığı “Gülen Bebek” adıyla bilinen reklam filminden birkaç hafta sonra gerçekleşmesi ve sanık Mehmet Osman Kavala’nın İshak Alaton’la birlikte George Soros ile görüşme yapmasının “dikkat çekici” olduğu vurgulandı.
Barkey’in kapatılan Zaman gazetesine kayyum atanması kararına her fırsat ve platformda karşı çıktığı anlatılan iddianamede, gazeteci Ruşen Çakır tarafından internet üzerinden yayın yapan Medyascope TV’de programa katılan Barkey’in, “Zaman gazetesine el koymanın Türkiye’ye faturasının çok daha ağır olabileceği, FETÖ’nün terör örgütü olduğuna dair delillerin olmadığı, Gülen hareketinin terör örgütü olduğuna kimsenin inanmadığı, FETÖ’nün CIA ve ABD ile kesinlikle bir bağlantısının olmadığı, ABD’nin Fetullah Gülen’i sınırdışı etmesi veya iade etmesi için bir sebep olmadığı” şeklinde açıklamalarının olduğu ifade edildi.
İddianamede, şüpheli Henri Jak Barkey’in 15 Temmuz günü Türkiye’ye gelerek darbe girişimini İstanbul Büyükada’da sabaha kadar takip ettiği ve yurtdışı bağlantılarını gece boyu devam ettirdiği belirtildi.
Büyükada’daki bir otelde 15-17 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapılan bir toplantıya aralarında Henri Jak Barkey’in de bulunduğu 15 kişinin katıldığına vurgu yapılan iddianamede, toplantının tarihi ile ilgili ayarlamaların Wilson Center Ortadoğu Programı direktörü olan sanık Henri J. Barkey tarafından planlandığı ve yetkililere bildirildiği kaydedildi.
İddianamede, Barkey’in ilk olarak toplantının 2016 yılı mayıs ayında yapılacağını bildirmiş fakat mayıs ayının başında toplantı tarihinin Wilson Center’ın fon ayarlamakta sıkıntı çektiği gerekçesiyle ertelendiğini bildirdiği ve ilerleyen zamanlarda da toplantının 15 Temmuz 2016’da gerçekleşeceğini ilettiği anlatıldı.
Sanık Henri J. Barkey’in 15 Temmuz 2016’da, Ellen B. Laipson, Ali Vaez ve Ellie Geranmayeh ile sabaha kadar darbe girişimini takip ettikleri, gelişmeleri birlikte değerlendirdiklerine yer verilen iddianamede, burada yoğun şekilde uluslararası irtibatlar kurulduğu ifade edildi.
İddianamede, Barkey’in darbe girişiminin henüz başlarında saat 00.26’da Twitter hesabından “Bu ciddi bir darbe olsaydı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yakalarlardı” şeklinde paylaşım yaptığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Bu tweetten yaklaşık 30 dakika sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konakladığı Marmaris’teki otele darbeci teröristler tarafından saldırı yapıldığı ve cumhurbaşkanlığı koruma polisleri ile darbeci teröristler arasında çatışmalar yaşandığı, Erdoğan’ın otelden ayrıldığının ve uçakla başka bir şehre gitmek üzere olduğunun darbeci teröristler tarafından anlaşılması üzerine, şüpheli Henri J. Barkey ve Ellen B. Laipson’un da analist olarak çalışmalarına katıldığı Stratfor’un resmi Twitter hesabından cumhurbaşkanının uçağının uçuş bilgileri ve koordinatlarının yayınlandığı anlaşılmıştır.”
İddianamede şu ifadelere yer verildi:
“Sanık Barkey, darbe girişimini takip etmek, gerektiğinde yönlendirmek ve özellikle darbenin başarılı olması sonrası uluslararası destekçileri ile koordinasyonu sağlamak üzere darbe girişimi gecesi Türkiye’de bulunduğu ve her türlü ihtimale karşı burada bulunmasını açıklayabilmesi amacıyla Splendid Otel’deki göstermelik bir toplantıyı organize ettiği anlaşılmıştır.”
Sanığın kendisiyle birlikte darbeyi takip etmesi için Ellen Beth Laipson, Ali Vaez ve Ellie Geranmayeh’i de toplantının katılımcıları arasında gösterdiğine işaret edilen iddianamede, darbe gecesi diğer katılımcıların darbe sürecini takip ettiğine dair bir bilgi bulunmamasına karşılık Henri Jak Barkey, Ellen B. Laipson ve Ali Vaez’in darbe girişimi süresince tüm gelişmeleri sabaha kadar birlikte takip ederek uluslararası irtibatları sağladıkları kaydedildi.
İddianamede, “Henri Jak Barkey’in toplantıyı Büyükada’da planlama sebebinin ise darbe girişimi sürecinde İstanbul’da meydana gelebilecek olaylardan etkilenmemek amacıyla olduğu açıktır.” değerlendirmesine yer verildi.
Birçok ülke istihbarat birimlerinin, faaliyetlerini icra ederken sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çalışmaların rahat hareket edebilme özelliklerinden istifade ettiği belirtilen iddianamede, bu yapıların istihbarat faaliyetlerinde aktif olarak kullanıldıkları ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının yurt dışı kaynaklı fonlarla yürüttükleri faaliyetlerle bir toplum mühendisliği çalışması ortaya koyduklarının bilindiği ifade edildi.
İddianamede, “Bu kapsamda George Soros tarafından kurulan Açık Toplum Enstitüsü’nün temsilciliğini Türkiye’de ilk olarak açan ve Türkiye’deki Açık Toplum Vakfı’nın kuruculuğunu da yapan Osman Kavala, 2002 yılında Anadolu Kültür A.Ş’yi kurmuş ve Türkiye’deki faaliyetlerinin büyük bir bölümünü kar amacı gütmeyen bu şirket üzerinden kontrol etmiştir.” denildi.
Anadolu Kültür A.Ş’nin resmi internet sitesi “www.anadolukultur.org” adresinde, “destekleyenler” başlığında belirtilen kurum ve kuruluşlara yer verilen iddianamede, soruşturmanın devam ettiği süreçte bu internet sitesinden “destekleyenler” bölümünün kaldırıldığına dikkati çekildi.
“Sanık Osman Kavala, Anadolu Kültür A.Ş aracılığıyla özellikle Kürt, Ermeni, Rum veya Hristiyan, Yahudi, Süryani, Ezidi kökenli vatandaşlarımıza yönelik ayrıştırıcı projeleri fonlayarak toplumsal ayrışmayı tetikleyici faaliyetler yürütmektedir.” değerlendirmesine yer verilen iddianamede, Kavala’nın, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ikamet eden Kürt kökenli vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından öldürüldüğü, ağır insan hakları ihlallerine maruz bırakıldığı” algısı oluşturan, PKK silahlı terör örgütü ve uzantılarını topluma şirin göstermeye çalışan bir dizi film, belgesel, araştırma, analiz faaliyetleri ile özellikle Kürt ve Ermeni vatandaşlar arasında ayrılıkçı faaliyetleri destekleyici gerekli finansmanı sağladığı öne sürüldü.
İddianamede, sanığın suçlandığı “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” ve “siyasal askeri casusluk” suçlarının anlaşılabilmesi için öncelikle bu kişinin organize ettiği Gezi kalkışması sürecine göz atmak gerektiği ifade edildi.
“Gezi kalkışmasının Açık Toplum Vakfı’nın kurucu üyesi olan sanık Osman Kavala tarafından koordine edildiği” önü sürülen iddianamede, Kavala’nın özellikle Taksim Platformu, Taksim Dayanışması ve kalkışmanın ilerleyen süreçlerinde yaygın hale getirilen Forumlar Koordinasyonu üzerinde büyük etkisinin olduğu, buralarda resmi olarak üyeliği bulunmasa da alınan kararların Kavala’ya danışılmadan alınmadığı ve kalkışmayla ilgili tüm uluslararası girişimlerin sanık üzerinden kurulduğu bilgisi verildi.
Gezi kalkışmasına katılan eylemcilerin ihtiyaçlarının Kavala’ya iletilerek giderildiği belirtilen iddianamede, gerek yurt içi gerekse yurt dışında kalkışmaya olan ilgiyi ve devlete yönelik baskıları artırmak amacıyla belgesel, film, sergi gibi her türlü görsel yayın yöntemlerinin kullanılmasıyla yeni medya yapılanması kurulması çalışmalarının Kavala’nın organizesinde gerçekleştirildiğinin, Gezi kalkışmasını konu alan iddianame içeriğinden anlaşıldığı kaydedildi.
Sanık Osman Kavala’nın, el konulan cep telefonunda bulunan “chat-470” isimli dosya içeriğinde, casusluk suçundan hüküm giyen firari Can Dündar ile WhatsApp programı üzerinden yaptığı görüşmelerin yer aldığına işaret edilen iddianamede, bu görüşme içeriklerine göre sanığın, Avrupa’ya seyahat ettiği dönemlerde, devletin gizli kalması gereken bilgilerini casusluk maksadıyla temin etme suçundan hüküm giyen ve halen firari olarak Almanya’da bulunan Can Dündar ile sık sık yüz yüze görüştüğünün anlaşıldığı belirtildi.
George Soros’un Türkiye’ye gelmesi ve Osman Kavala ile görüşmesinden kısa bir süre sonra Kavala’nın 11 Kasım 2015’de Almanya’ya gittiği ve 11-14 Kasım 2015 tarihleri arasında Almanya’da bulunduğu anlatılan iddianamede, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 15 Temmuz darbe girişimi Akıncı Üssü iddianamesinde anlatıldığı üzere 14 Kasım 2015 tarihinde ise darbe girişimini yöneten firari Adil Öksüz’ün darbe hazırlıkları kapsamında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile görüşmek üzere ABD’ye gittiği anlaşılmıştır.” denildi.
Sanık Osman Kavala’nın 22 Ocak 2016’da Joe Biden ile görüşmesinin ardından 27-29 Ocak 2016 tarihleri arasında Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’e gittiği belirtilen iddianamede, devam eden süreçte 4 Mart 2016 tarihinde Zaman gazetesine kayyum atanması sonrası, bu karara her fırsatta ve her platformda karşı çıkan sanık Henri J. Barkey’in de 7 Mart 2016’da Türkiye’ye geldiği bilgisi verildi.
Barkey’in 7-9 Mart tarihleri arasında İstanbul’da bulunduğu ve bu süreçte sanıklar Barkey ile Kavala tarafından kullanılan telefon hatlarının bir çok defa aynı zaman diliminde aynı bölgeden baz sinyali verdiğinin tespit edildiğine dikkati çekilen iddianamede, sanıkların bu tarihlerde aynı mahalde bulundukları, Barkey’in İstanbul’da bir müddet kaldıktan sonra 10 Mart günü Adana’ya gittiği, aynı gün Osman Kavala’nın da Fransa’ya gittiği, 10-11 Mart 2016 tarihlerinde burada bulunduğu ve çeşitli görüşmeler yaptığının anlaşıldığı dile getirildi.
İddianamede, 26-29 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da bulunan Henri Barkey’in 30 Haziran’da Diyarbakır’a giderek Yenişehir, Bağlar, Sur ve Kayapınar ilçelerinde çeşitli görüşmeler yaptığı, aynı gün akşam tekrar İstanbul’a döndüğü ve 3 Temmuz 2016 tarihine kadar İstanbul’da bulunduğu belirtilerek, Osman Kavala’nın ise Barkey’in İstanbul’a gelişinden bir gün sonra 27 Haziran 2016’da Diyarbakır’a gidip çeşitli görüşmeler yaptıktan sonra aynı gün İstanbul’a geri döndüğünün tespit edildiği ifade edildi.
Henri Barkey’in, 3 Temmuz 2016’da Türkiye’den çıkış yaptığı ve 15 Temmuz 2016 günü sabah saatlerinde darbe girişimini takip etmek amacıyla Türkiye’ye tekrar giriş yaptığı anlatılan iddianamede, Osman Kavala’nın ise Henri Barkey’in Türkiye’den ayrılmasından sonra 6 Temmuz 2016 tarihinde Fransa’ya gittiği ve 6-10 Temmuz tarihleri arasında Fransa’da bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı.
İddianamede, “Sonuç olarak, anlatılan süreç göz önünde bulundurulduğunda, şüpheliler Osman Kavala ve Henri Barkey’in 15 Temmuz darbe girişimi öncesindeki faaliyetlerinin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde, darbe girişimi hazırlıkları ile kesiştiği, bu durumun her iki şüphelinin de 15 Temmuz darbe girişiminden önceden haberdar oldukları ve darbe girişiminin alt yapısını oluşturmak için yurt içi ve yurt dışı bir dizi bağlantı kurdukları, son olarak da Henri Barkey’in 15 Temmuz günü Türkiye’ye gelerek darbe girişimini İstanbul Büyükada’da sabaha kadar takip ettiği ve yurt dışı bağlantılarını gece boyu devam ettirdiği anlaşılmıştır.” bilgilerine yer verildi.
Osman Kavala’nın kullandığı GSM hattının HTS kayıtlarına göre, Henri Barkey’in kullandığı ABD hattı ile 8 Ekim 2016 tarihi saat 12.18’de 28 saniye, saat 16.06’da 36 saniye, saat 16.10’da ise 193 saniye görüşme yaptığının tespit edildiği aktarılan iddianamede, Henri Barkey’in Gezi kalkışmasının gerçekleştiği 2013 yılı içerisinde toplam 7 defa Türkiye’ye geldiğinin anlaşıldığı da vurgulandı.
Kavala’nın 18 Ekim 2017’de yakalanarak gözaltına alındığını belirtilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
“Yakalandığı esnada yapılan aramalarda Kavala’nın 10 Temmuz 2015-12 Mayıs 2016 tarihleri arasında kullandığı cep telefonu ile 5 Eylül-18 Ekim 2017 tarihleri arasında kullandığı cep telefonu ele geçirilerek incelenmiş fakat 7 Haziran seçim sürecini kapsayan 21 Nisan 2015-9 Temmuz 2015 ve 15 Temmuz darbe girişimi sürecini kapsayan 12 Mayıs 2016 -2 Eylül 2016 tarihleri arasında kullandığı cep telefonu bulunamamıştır. Bu telefonunun aramalarda ele geçirilememesi oldukça dikkat çekicidir. Şüphelinin cep telefonunu 7 Haziran 2015 seçimleri ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi süreçlerindeki faaliyetlerin deşifre olmaması amacıyla özellikle imha etmiş olabileceği değerlendirilmektedir.
Bu aşamada şüphelilerin kullandıkları tespit edilebilen hatlar üzerinden yapılan iletişim analizinde her ikisinin, Henri Barkey çok kısıtlı dönemde Türkiye’ye gelmesine karşın, 50’ye yakın farklı numara ile ortak iletişimleri olmasına rağmen aralarında doğrudan iletişim irtibatının az olmasının, şüpheli Barkey’in istihbari taktik ve usulleri bilmesinden ve uygulamasından ve bu hususta özel gayret göstermelerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.”
İddianamede, Osman Kavala ile ilgili yurt dışı giriş-çıkış kayıtlarına göre, Kavala’nın 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde, diğer yıllara oranla çok yoğun şekilde yurt dışına çıkış yaptığının da tespit edildiği belirtilerek, Kavala’nın 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişimine kadar olan süreçte, 27-29 Ocak 2016’da Belçika, 11-15 Şubat 2016’da Portekiz, 10-11 Mart 2016’da Fransa, 7-12 Nisan 2016’da Almanya, 27-29 Nisan 2016 (Yunanistan), 1-5 Mayıs 2016’da Almanya, 31 Mayıs 2016’da (günü birlik) Almanya ve 6-10 Temmuz 2016’da da Fransa’da bulunduğunun tespit edildiği, 27-31 Mart, 22-25 Nisan ve 1-6 Haziran 2016’da ise nerede olduğunun tespit edilemediği ifade edildi.
AA