Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak. 11 Temmuz’un Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü olarak belirlenmesi teklifini içeren Birleşmiş Milletler Genel Kurulu taslak kararını yürekten destekliyoruz.
Kararın Önemli Noktaları:
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1995 yılında Bosna Savaşı sırasında 8.000’den fazla Boşnak erkek ve çocuğun katledildiği, Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili bir kararı görüşmeye hazırlanıyor. Bu karar, 11 Temmuz’un Srebrenitsa Soykırımı Kurbanlarını Anma Uluslararası Günü olarak belirlenmesini önermekte ve olayların soykırım olarak tanınmasını hukuki olarak pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Ancak, Bosna Hersek içinde, özellikle Republika Srpska’daki bazı fraksiyonlar tarafından bu sınıflandırma hala tartışılmaktadır (KOHA, 2024).
Srebrenitsa Soykırımı, uluslararası alanda hukuken tanınmış olup, 1995 Temmuz’unda, Bosna Savaşı sırasında 8.000’den fazla Boşnak erkek ve çocuğun kitlesel olarak katledilmesini ifade eder. Bu vahşet, Republika Srpska Ordusu’nun (VRS) birlikleri tarafından, General Ratko Mladić komutasında titizlikle planlanmış ve yürütülmüş, Slobodan Milošević liderliğindeki Sırbistan hükümeti tarafından dolaylı olarak desteklenmiştir.
Srebrenitsa Soykırımının tanınması, uluslararası kurumlar ve küresel toplumun çoğunluğu arasında yaygındır ve bu, kontrolsüz milliyetçiliğin ve etnik nefretin tehlikeleri hakkında kasvetli bir hatırlatıcı olarak kabul edilir. Yine de, özellikle Sırbistan ve Republika Srpska içindeki milliyetçi fraksiyonlar arasında, olayların ölçeği ve nitelendirilmesi politik ve kültürel anlaşmazlıkların bir parçası olarak tartışılmaktadır.
2 Mayıs’ta gerçekleşmesi beklenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki oylama için Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Boşnak Üyesi Denis Becirovic kararı ve soykırımın inkârının önlenmesi gerektiğini vurgulayarak, uluslararası mahkemelerin Srebrenitsa hakkında daha önce verdiği kararların altını çizmiştir. Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Elmedin Konakovic ise kararın daha önce alınmış olması gerektiğini belirtmiş ve bu kararın uluslararası hukuku güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olduğunu ifade etmiştir. Konakovic, “Bu karar üzerine yapılan çalışmalar yıllardır bir hedefti ve bu aktiviteler gerçekleşiyor. İnsanlarla konuştum, bu kararda kimsenin rahatsız olacağı bir şey yok. Bu, yaşanan acıların üzerine bir medeniyet noktası koymak” şeklinde ifade etmiştir (Sarajevo Times, 2024).
Karar, Almanya ve Ruanda tarafından önerilmiştir. Ruanda’nın kendi tarihinde de soykırım yaşanmış olması, bu desteğin anlamını daha da pekiştirmektedir. Srebrenitsa Anıt Merkezi ve Kanada Soykırım Araştırmaları Enstitüsü gibi kurumlar, kararın önemini sadece geçmişi anmakla kalmayıp, aynı zamanda eğitim ve hukuki çerçeveler aracılığıyla gelecekteki felaketlerin önlenmesinde de vurgulamaktadırlar. Özellikle, Srebrenitsa Anıt Merkezi, kararın kabulü için gerekli olan Birleşmiş Milletler’in 193 üye devletinden en az 129’unun desteğinin gerektiğini belirtirken kararın desteklenmesi için uluslararası topluma çağrı yapmaktadır. (Srebrenitsa Anıt Merkezi, 2024).
Buna karşın, Sırbistan ve Republika Srpska’dan siyasi liderler kesin bir muhalefet sergilemektedirler. Örneğin, Republika Srpska’nın lideri Milorad Dodik, soykırımı reddetmekte ve bunu Sırp halkına karşı kullanılan siyasi bir araç olarak çerçevelemektedir. Benzer şekilde, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, kararın tazminat taleplerine veya Republika Srpska’nın feshedilmesine yol açabileceğini öne sürerek kararı eleştirmiştir. Vučić, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda muhtemelen lehte çıkacak kararın ardından Sırbistan’ın uluslararası hukuku korumaya yönelik çabalarını sürdüreceğini ifade etmiştir (KOHA, 2024).
Bu kararın kabulü, soykırımın küresel olarak tanınmasını güçlendirici önemli sembolik ve eğitimsel etkiler yaratacaktır ve tarihi revizyonizmi engelleyebilir. Aynı zamanda, Bosna-Hersek’in egemenliği ve Sırbistan ile diğer uluslarla olan uluslararası ilişkileri üzerinde de etkili olabilir. Kararın kabul edilmesi, Srebrenitsa’nın tarihini dünya tarihinde kalıcı olarak işaretleyecek ve soykırımın inkârı gibi davranışları uluslararası toplumda kabul edilemez hale getirecektir (Srebrenitsa Anıt Merkezi, 2024).
Bu karar uluslararası hukuk ve tarihî bellek politikaları açısından kritik bir noktadır. Ulusal anlatılarla uluslararası olarak tanınan gerçeklerin uzlaştırılmasındaki süregelen zorlukları göstermektedir. Ayrıca, BM gibi uluslararası kurumların tarihi belleği yönetme ve geçmişten alınan dersleri tanıma ve bunlardan öğrenme konusundaki rolünü vurgular. Bu, aynı zamanda uluslararası toplumun soykırım gibi insanlık suçlarını önleme ve cezalandırma yükümlülüğüne dair genel bir taahhüdü de pekiştirir.
tuicakademi