Birlikte Dağıtım tarafından çıkarılan “İncil Müslümanları- Altın Nesil” adlı eserde, Gülen’in kendi dilinden Müslümanların bilinçaltına yönlendirdiği şifreli mesajları tek tek çözüldü. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in Hristiyanlığa mahsus ne kadar lakap ve isim varsa hepsini kendi “altın nesli” için kullandığı belirtildi. Eserde Gülen’in sözde altın neslinin ‘rahipler’ olduğuna dikkat çekilerek, şu bilgiler paylaşılıyor:
Gülen, Hristiyanlığa ait her şeyi bu nesle İslam adı altında aslı Arapça olan kavramların kılıfı altında öğretmiştir. İslami kavramlar ve görüntü altında sistematik İncil ve Hristiyanlık talimi yapan Gülen’in en önemli Hristiyanlaştırma ayağı Kalbin Zümrüt Tepeleri aldı seride kendini bulmuş olan tasavvuf görüntülü Hristiyan mistisizmidir. Yani ruhban hayatıdır. Gülen’in tezgahına düşen ve İslam’ı bilmeyen gençlere sunduğu İslam İncil iken, tasavvuf da Hristiyan mistimisizmidir. Bu sebeple devamlı olarak kendi peşinden gidenlerin önüne ideal insanlar olarak ruhban sınıfını sunar. İdeal ibadet hayatı olarak ruhbanların aşırılıklarını özendirir.
Eserde, FETÖ elebaşı Gülen’in Hazreti İsa’dan “Allah’ın oğlu” şeklinde bahsetmesi, 2002 tarihli Sızıntı dergisinde yayınlanan ‘Ruh ve Ötesi’ başlıklı makalesinde şu şekilde yer alıyor: “Filon felsefesi iki temel esasa dayanır. Allah ve madde. Allah, ilk ziyadır ve ona bağlı akıllar, ruhlar, nefisler hep onun ile aydınlanmaktadır. Ve yine ona göre eşyanın misalleri, zihni suretleri Hz. Zat’a mündemiçtir. Bizim duyu organlarımızla duyup hissettiğimiz her şey, işte o zihni suret modellerine göre yaratılmıştır. Alemin Allah’tan zuhur ettiğini ve ‘ibnullah’ olduğunu Hz. İsa’dan tam otuz sene evvel söyleyen de yine bu zattır.” Gülen’in kullandığı Arapça “ibnullah” tabiri Allah’ın oğlu anlamına geliyor. Gülen burada Hz. İsa’nın kendisinin Allah’ın oğlu olduğunu ifade eder.
Haçlı misyonerlerin yüzlerce yıldır yıkamadığı kaleyi Gülen’in yıktığı bilgisini paylaşan eserde, “Hristiyan teslis inancının üçlü tanrı inancındaki tanrısal varlıklarından biri de Kutsal Ruh’tur. Gülen yayınlarında yer verdiği yüzlerce resimde Hristiyanların kutsal ruh tanrısının sembollerine yer verirken diğer taraftan da İslam’daki ‘kutsal ruh Hz. Cebrail’dir temel inancını yıkması gerekmektedir. Teslisin bu üçüncü tanrısı önündeki bariyerlerin de yıkılması lazımdır. Haçlı misyonerlerin yüzyıllar boyunca Müslümanlara kabul ettirmeye çalıştıkları bir Hristiyanlık esasını Gülen tefsir görüntüsü altında sunar.
Eserde, Gülen’in 1970’li yıllardan beri kendilerini Yunan Baba tanrısı Zeus’un oğulları olarak gördüğü ve böyle sunduğu, Allah’la Zeus’u eşleştirdiği, Herkül’e de kendilerini aynı kategoriye soktuğu vurgulanıyor. Eserde, ‘Gülen’in dizleri olan tanrısı, Gülen’in telefonla görüşen tanrısı, Gülen’in ayakları olan tanrısı, Gülen’in baş okşayan tanrısı, Gülen’in kulak çeken, enseye tokat vuran tanısı’ başlıklarıyla da Gülen’in kendi konuşma ve kitaplarında yazdığı ifadelerde dikkat çekiyor.
Gülen, yıllar boyunca Hz. Adem’le Hz. Havva’nın cennette zina ettiğine ilişkin sapkın fikirleri de yayıyor. 1993 tarihli Sonsuz Nur adlı kitabının Dil Belası ve İffet ile İsmet ve Diğer Peygamberler bölümlerinde şöyle diyor: “Memnu meyve, Hz. Adem için karşısında dayanılması mümkün olmayan, onun beşeri duygularıdır. Bu duygu sayesindedir ki, insanoğlu çoğalacak ve neslini devam ettirecektir. Aynı duygu Hz. Havva validemiz için de geçerlidir. Allahu a’lem ‘Şecere’ye dokunmak, neslin devamını sağlayacak muamelede bulunmak demektir. ..Tıpkı nikahta 2 şahit huzurunda bir nikahın akdi gibi. Ancak ondan sonra sen uzatabilirsin. İşte böyle bir meselede acaba meselenin vakt-i merhunu mu diye elini uzattı memnu meyveye.. Bu hakikaten onu o duyguya itecek bir şey idiyse şayet orada bulunduğu yerde işte ona orada içtihatta el uzatması iktiza ediyordu. Mukarrebine göre.. yok seyyidedine validemiz Hz. Havva’ya el uzatması Allah’tan izin gelmeden en ikinizi birbirinize bağladım demeden Zeyneb bint cahş semada nikahı kıyıldığı gibi efendimize Allah. O şahit-i meşhud. Nikahı kıyan o yani. Kayın da o şahid de o.. Öyle bir şeye bağlıysa şayet o memnu meyve validemize el uzatmasa şayet Havva validemize.. Bir içtihat yaptı ezan henüz kulağına gelmeden tamam iftarına açabilirsin demeden elini uzattı…”
Yeni Şafak