ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3592
EURO
34,9986
ALTIN
2.324,57
BIST
9.143,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

TÜRKİYE, ABD DARBEYİ BİLİYORDU!

TÜRKİYE, ABD DARBEYİ BİLİYORDU!
15.07.2021 16:50
A+
A-

İletişim Başkanı Altun İspanyol basınına 15 Temmuz'u anlattı.

Altun, mülakatta, Türk halkının 15 Temmuz’daki demokrasi zaferi, Türkiye’nin FETÖ ve diğer terör örgütleriyle mücadelesi, Avrupa’nın FETÖ tutumu ve Türkiye-AB ilişkileri üzerine de değerlendirmelerde bulundu.

15 Temmuz gecesi ben de dâhil olmak üzere birçok kişi için travmatik bir geceydi. Sokaklarda hava saldırıları, ölüm mangaları ve hatta içinde aileler olan araçları ezen tanklar vardı. Ancak bu görüntüler, ilk saatlerinden itibaren Avrupa’da “darbenin kendi kendine yapıldığı” iddiası ortaya atılıp, tekrarlandı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Avrupa’da son yıllarda İslamofobi ve yabancı karşıtlığının bir fonksiyonu olarak Cumhurbaşkanımıza yönelik bir saplantı gelişti. Türkiye’yle ilgili her şey Recep Tayyip Erdoğan üzerinden yorumlanıyor. Pozisyonlar buna göre alınıyor. Üzülerek söylüyorum ki bu saplantının doğal bir sonucu, Türkiye’yle ilgili her türlü dezenformasyonun alıcı bulmasıdır. Maalesef ortaya atılan iddialar hızla yayılıyor; iddianın yanlış olduğu ortaya çıkınca kimse geriye dönüp, bu iddia nereden çıkmıştı, bu dezenformasyonun yayılmasına kimler yardımcı olmuştu diye sormuyor. 15 Temmuz’la ilgili ortaya atılan iddialarla “11 Eylül’ü Amerikan derin devleti yaptı” veya “ETA’yı İspanyol devleti kurdurdu” gibi saçma önermeler arasında hiçbir fark yoktur.

Darbe suçuyla ilgili yüzlerce dava görüldü. İşlenen suçların kanıtları, tanıkların ifadeleri, fotoğraf ve video kayıtları ortadadır. Darbe başarısız olduktan sonra pişman olanların verdiği bilgiler de ortadadır. Komplo teorilerini bir kenara bırakırsak, 15 Temmuz’un FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve suç ortakları tarafından planlandığı ve icra edildiği açıkça ortadadır. Yurtdışında bu gerçeği örtmeye çalışanlar olduğu sır değil. Biz bu çevrelere karşı hakikati savunmaya devam edeceğiz.

Darbe girişimi ve Türkiye için sonuçlarını ele aldığınızda, AB tarafından geride kalan beş yılda bir ‘sempati’ eksikliği algıladınız mı?

Avrupa Birliği, Türk halkının 15 Temmuz’a bakışını, FETÖ konusunda partilerüstü bir mutabakat olduğunu ve yaşanan travmayı yeterince takdir edemedi. O gece demokrasimizin sembolü olan TBMM bombalandı. Birçok insan darbeye karşı çıktığı için sokaklarda şehit edildi. Cumhurbaşkanımıza suikast girişiminde bulunuldu. Elbette demokrasi ve insan haklarını savunma iddiasındaki bir yapının, aday ülke olan Türkiye’de yaşananlara tepki gösterememesi manidardır.

Maalesef AB’nin Türk demokrasine yönelik bu saldırıya tepkisizliği beş yıldır devam ediyor. Darbe girişimi başarısız olunca askeri helikopterle Yunanistan’a kaçan darbecilere sığınma verilmesi, yaşanan sürecin özeti mahiyetindedir. Aynı şekilde, örgütün darbeyle doğrudan bağlantılı üst düzey yöneticilerinin Avrupa’da serbestçe faaliyet göstermeye devam etmesi endişe vericidir.

Bu kişilerin adalete teslim edilmesi veya faaliyetlerinin durdurulması için hiçbir adım atılmaması, Türk halkının gözünde AB’nin darbecilere sempati duyduğu veya darbecilerle işbirliği yaptığı algısını güçlendiriyor. Kuşkusuz ki bu durum, AB’nin demokrasi ve insan hakları iddiasına gölge düşürüyor. Avrupa’nın, 15 Temmuz’da yaşananların ciddiyetini artık kavramasını, Türk demokrasisine yönelik bu saldırının failleriyle arasına mesafe koymasını bekliyoruz.

Dünya, bir gecede darbeyle suçlanan FETÖ adlı bir terör örgütüyle tanıştı. Elbette bu örgüt Türkiye’de tanınıyordu. Ancak uzun zaman yetkililer tarafından tolere edilerek, devletin kurumlarına sızdılar. Bu süreç nasıl yaşandı?

Örgütün kökeni, Soğuk Savaş yıllarına dayanıyor. Öncelikle ordu, emniyet ve yargı gibi stratejik kurumlara sızdılar. Sonra kademeli olarak tüm kamu kurumlarına yayıldılar. Kamu hizmetine soktukları üyelerinin maaşlarından ‘kesinti’ yaparak, şirketler kurarak faaliyetlerini finanse ettiler. Eğitim kurumları açarak, burada çocukları radikalleştirip, devşirdiler. Tüm bu faaliyetlere devam ederken kamuoyuna kendilerini eğitim gönüllüsü, ılımlı bir dini grup olarak pazarladılar.

Bu sürecin iki boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle FETÖ mensubu olduğu bilinen kişiler vardı. Bunların bir kısmı örgütle bağlantılı muhtelif şirketlerde veya derneklerde görev alıyordu. İkinci grup ise gerçek kimliğini gizleyen, kendini maskelemek için gerekirse ‘seküler’ bir hayat süren insanlardan oluşuyordu. Örneğin 15 Temmuz’da darbenin merkezi diyebileceğimiz Akıncı Üssü’nde bir grup sivilin olduğunu biliyoruz. Bu kişilerin Silahlı Kuvvetler’le hiçbir resmi bağı yoktu. Ancak darbe girişimini sevk ve idare ettiler.

15 Temmuz darbe girişimi, artık deşifre olduğunu anlayan FETÖ mensuplarının son hamlesi olarak görülmelidir. Örgüt üyelerinin deşifre edilmesi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlılığı sayesinde mümkün olmuştur.

FETÖ elebaşı Gülen’in ABD’de olduğu biliniyor. Darbe girişiminden sonra Türkiye, Gülen’in iade edilmesi için çalıştı. Bu çabalarınız sürüyor mu? Bu girişimin şimdiye dek başarısız olma sebebi nedir?

Darbenin mimarı olan FETÖ elebaşı Gülen, 1990’lı yılların sonundan beri ABD’de lüks bir çiftlikte yaşıyor. Bu çiftlikte örgütün üst düzey yöneticileri kalıyor. Dünyanın her yerindeki faaliyetlerini buradan sevk ve idare ediyorlar.

Aslında Türkiye ve ABD arasında suçluların iadesi konusunda bir anlaşma var. Hatta bu anlaşmaya göre bir kişinin suçlanması bile gözaltında tutulmasını gerektiriyor. Biz 15 Temmuz’dan sonra gerekli bilgi ve belgeleri ABD makamlarıyla paylaştık. Üst düzey ABD’li yetkililerin, Gülen’in darbe girişiminde oynadığı rolü teyit eden açıklamaları oldu. Ayrıca FETÖ mensupları, muhtelif ABD kanunlarını çiğnedi. Buna rağmen teknik sebepler öne sürülerek Gülen’in iadesi bugüne kadar engellendi.

Türkiye’de darbeye kalkışan, masum insanları katleden birinin adalete teslim edilmemesi, Türk halkının zihninde “ABD, darbe girişimini önceden biliyordu” veya “ABD darbecileri destekledi” gibi algıları kuvvetlendirmektedir. Bizim beklentimiz, ABD’nin ikili anlaşmalara riayet ederek, terör örgütü elebaşı Gülen’i Türkiye’ye göndermesidir.

Türk hükümeti, darbe girişimi sonrasında devlete sızdığı bilinen FETÖ mensuplarının ihracı için kapsamlı bir kampanya başlattı. Ancak FETÖ ile herhangi bir bağlantısı olmayan birçok sıradan vatandaşın da ‘şüpheli’ suçlamalar ve çoğu kez herhangi bir yargı süreci olmadan ihraç edildiği öne sürüldü. Türkiye’nin bu insanları görevine iade etmek için bir planı var mı?

Söylediğiniz tam olarak doğru değil. Darbe girişiminden sonra Meclis’in verdiği yetkiyle FETÖ mensuplarının kamudan ihraç süreci başladı. Bu kapsamda örgüt aracılığıyla kamu kurumlarına örgüt namına sızan insanlar ihraç olundu.

Öte yandan Türkiye’nin yalnızca FETÖ terör örgütüyle mücadele etmediğini hatırlamalısınız. Örneğin AB ve ABD’nin terör örgütleri listesinde olan PKK, 1980’li yıllardan beri Türk vatandaşlarını hedef alıyor. Bebekler dahil olmak üzere sivillerin kurşuna dizilmesi ve intihar saldırıları gibi suçlara karıştılar. Dolayısıyla Meclis’in verdiği yetki çerçevesinde PKK ve daha küçük terör örgütleriyle iltisaklı bazı şahıslar da kamudan ihraç edildi.

Haksızlığa uğradığını düşünenler konusunda gerekli adımları zaten attık. İtirazların incelenmesi için üst düzey yetkililerden oluşan bir komisyon kuruldu. Başvurular tek tek incelendi. Başvuru sahiplerinin bir bölümü görevlerine iade edildi. Bu süreçte alınan kararların tamamına somut deliller ışığında ulaşıldı.

Sizce Türkiye’nin Avrupalı müttefikleri, ülkenize özgü hangi siyasi yönleri tam olarak anlayamıyor? Özellikle milli çıkarlar, terör, ekonomi ve milli güvenlik gibi konularda.

Öncelikle Türk halkının gerçekten zorlu bir coğrafyada yaşadığını zaman zaman unutuyorlar. Son yirmi yılda komşularımız Irak ve Suriye’de yaşanan istikrarsızlık, Türkiye açısından ekonomik sorunlar ve güvenlik tehditleri yarattı. Maalesef terör saldırılarında çok sayıda masum vatandaşımızı kaybettik. Yaklaşık dört milyon sığınmacıya kapılarımızı açarak, dünyanın en büyük güvenli limanı hâline geldik.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde vesayet odaklarıyla mücadele ettik. Türkiye’de darbeler çağının kapandığını ortaya koyarak, iktidarın ancak millet tarafından alınacağını ve verileceğini herkesin kabul etmesini sağladık.

Türkiye’yi bölgesel gerçekliklerden ve geçmişten soyutlayarak, hayali bir düzlemde eleştirmek konforlu olabilir. Ancak bu tür pratiklerin kimseye faydası olamaz.

Aslında Avrupalı müttefiklerimiz, Türkiye’nin ne kadar önemli bir aktör olduğunu davranışlarıyla ortaya koyuyor. Suriye’de DEAŞ terör örgütüyle mücadele etmek için muharip güç gönderen ilk ülke olduk. Savaş bölgesinde kurduğumuz güvenli bölgelerde eğitim ve sağlık gibi hizmetleri sağlayarak yüzbinlerce mültecinin topraklarına dönmesini sağladık. Dünyanın birçok bölgesinde varlık gösteriyor; dost ve müttefiklerimizin savunmasına katkı sunuyoruz. Bu açıdan Türkiye, Avrupa için vazgeçilmez bir ortaktır.

Brüksel yıllardır Türkiye’deki siyasi iklimi, bilhassa terörle mücadele kanunlarını, eleştiriyor. Türkiye’nin AB üyelik süreci neredeyse bitme noktasına geldi. Siz Türkiye’nin üyeliğini hâlâ arzu ediyor musunuz? Sizce Türkiye ve AB, ikili ilişkileri arzu edilen noktaya taşımak için hangi adımları atmalı?

Avrupa Birliği’nin, Türkiye konusunda kendisine anlattığı hikâyenin gerçeklerle tam olarak örtüştüğü kanaatinde değilim. Öncelikle Avrupa’da terör saldırıları yaşandığı dönemde alınan son derece haklı önlemleri hatırlamak gerekiyor. Bu dönemde Avrupa’da yaşanan saldırıları azımsamadan, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditleri görmek gerekir. Biz aynı dönemde yalnızca DEAŞ’la değil, aynı zamanda PKK saldırılarıyla karşı karşıya kaldık.

Aslında Avrupa’da Türkleri en iyi anlayan ülkenin İspanya olduğunu düşünüyorum. İspanya, etno-separatist terörle uzun ve acı bir tecrübesi olan bir ülkedir. Aynı şekilde bugün düzensiz göç konusunda bizi iyi anladığını düşündüğüm bir ülkedir.

Türkiye’nin terörle mücadele konusunda attığı adımları eleştirirken samimi olmalarını bekliyoruz. Türkiye-AB ilişkilerinin arzu edilen noktaya taşınmasının şartı da samimiyettir.

Afganistan’daki zorlu koşullar, yüzlerce Afgan’ı ülkelerinin dışına itiyor. Bunların önemli bir kısmı Türkiye’ye ve hatta Yunanistan’a ulaşıyor. Bu durumun 2016 mülteci anlaşmasının işleyişine bir etkisi olabileceği hakkında endişeli misiniz?

Afganistan kaynaklı düzensiz göç uzun yıllardır devam ediyor. Son gelişmeler nedeniyle ‘itici’ faktörlerde bir miktar artış olduğunu anlıyoruz. Öte yandan 2016 mülteci anlaşması açısından bir endişe taşımıyoruz. Zira bu anlaşmanın zaten AB tarafından ihlal edildiğini defalarca ortaya koyduk. Türkiye üzerinde düşen sorumlulukları yerine getirdi; ancak Brüksel sözlerini tutmadı. Vize serbestisi, mülteciler için maddi destek gibi sözler tutulmadı. Ayrıca Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacılar için düzenli göç kanalları oluşturulmadı. Son olarak Avrupa’ya gitmeye çalışan mülteciler ‘pushback’ olaylarına maruz bırakıldı; hakları sistematik olarak çiğnendi. Ortada endişe verici bir şey varsa, o da Avrupa’nın bu tür meselelerde bir strateji ve vizyon ortaya koyamaması; palyatif çözümlerle yetinmesidir.

İspanya, Doğu Akdeniz’de gerginliklerin diyalog yoluyla çözümü için önemli rol oynayan ülkeler arasında oldu. Bildiğiniz gibi İspanya hükümeti, yeni bir dışişleri bakanı atadı. Kendisinden Yunanistan-Türkiye müzakerelerinin mevcut aşamasında beklentileriniz nedir?

İspanya’yı her alanda çok iyi bir müttefik olarak görüyoruz. İspanyollar, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bazı zorlukları diğer Avrupa ülkelerinden daha iyi takdir ediyor. Aynı zamanda NATO çerçevesinde çok yakın işbirliğimiz devam ediyor.

Yunanistan’la ikili temaslarımız sürüyor. Bizim beklentimiz, anlaşmazlıkların uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde çözülmesidir. Buna istinaden Akdeniz’in bir barış havzası olmasını diliyoruz. Ancak kalıcı barışı maksimalist taleplerle elde edemeyiz.

Avrupa tarihine baktığımızda enerji kaynaklarının hem savaşlara hem de kalıcı barışa hizmet edebildiğini görürüz. Neticede hem dünya savaşları hem de Avrupa Birliği enerji temelinde ortaya çıkmıştır. Bu itibarla bölgemizin zenginliklerinin ortak refahımıza hizmet etmesini temenni ediyoruz.

Burada elbette İspanya başta olmak üzere müttefiklerimizin teşvikini önemsiyoruz. Yeni dönemde bu desteğin aynen devam edeceğine eminim.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.