ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5188
EURO
34,7220
ALTIN
2.497,58
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
23°C

Zahid El Kevseri kimdir?

Zahid El Kevseri kimdir?
17.08.2020 05:44
A+
A-

UNUTULAN "KUTUP YILDIZI" MÜCEDDİD
ZÂHİD EL-KEVSERî (Rahimehullah)

"Tasavvuf kökenli müceddid"

Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet olunduğuna göre, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Şüphe yok ki Allah, her yüzyıl başında bu ümmete, dini yenileyen bir kişiyi gönderecektir.”(1)

Zahid El Kevseri kimdir gozcuhaber

Zahid El Kevseri kimdir gozcuhaber

İslam Tarihi boyunca sayısız âlim, arif, abid gelmiştir, ancak Ümmet-i Muhammed’i bidatlerden koruyacak, Ehl-i Sünnet Akaidi’ni tahriften ve tağyirden muhafaza edecek mü
cedditlerin ümmetin kalbindeki yeri bambaşkadır.
Mücedditler zümresinde mutasavvıf olmayanı yok gibidir. Fıkh-ı batın olan tasavvuf ile tabii olarak tüm Mücedditler hemhal olmuşlardır.

Nakşî Silsilesi’nin zirve isimlerinden Ebu Ali Farmedî Hazretlerinin dervişi İmam-ı Gazali, rabbani aşkı kelimelere döken Mevlana Celaleddin-i Rumi, tecdit halkası ve hizmeti çağları aşan, ikinci bin yılın Müceddidi İmam-ı Rabbani ve Nakşî Silsilesi’nde mühim ve müstesna bir yer sahibi; pîran halkasından olan Mevlana Halid-i Bağdadi Zülcenaheyn Hazretleri, tasavvuf kökenli Mücedditlerin akla en başta gelenleridir.
Halidî Silsilesi’nden gelen bir diğer müceddit ise asrımızın en büyük allamelerinden kabul edilen Düzceli Zâhidü’l Kevserî Hazretleridir.

Eğitimi ve Nakşî bağlantısı

Düzceli Zâhid Efendi Hazretlerini, Nakşî silsilesine bağlayan en önemli amil, muhterem babaları Hacı Hasan Efendidir. Hacı Hasan Efendi; İstanbul’daki Gümüşhanevî Tekkesi’nin banisi ve ilk şeyhi Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî Hazretlerinin halifesidir. Zâhid Efendinin Arapçasının bu kadar kuvvetli olmasının sebeplerinden birisi de babasının gayretidir.

Muhterem babası Hacı Hasan Efendi, Zâhid Efendiyi İstanbul’a eğitime gönderirken şu tavsiyeyi yapar: “Zâhid, Türkçe bizim ana dilimiz. Onu öğrendik. Artık unutmayız. Ama Arapça öyle değil. Şimdi sen İstanbul’dan bana mektuplar yazacaksın. Özene bezene babama beğendireyim diye, edebi yazılar yazmaya çalışacaksın. Hâlbuki Türkçe artık unutulmaz. Sen ilk mektubundan başlayarak, ben hayatta kaldığım müddetçe son mektubuna kadar Arapça yazacaksın.”(2)
Nitekim babasının bu gayreti semeresini vermiştir ki uzak yakın, dost düşman herkes Zâhidü’l Kevserî’nin Arapçaya hâkimiyeti hususunda hakkını teslim etmektedir.

Zâhid Efendi Hazretlerini Nakşî Silsilesine bağlayan ikinci halka ise kendi mürşidi Kastamonulu Hasan Hilmi Efendidir.(3) Zâhid Efendi Hazretlerinin Nakşibendî olduğunu, talebesi Medine-i Münevvere’de mukim Üstad Muhammed Avvâme de tasdik etmektedir.(4)

Zâhidü’l Kevserî Hazretleri, İslami ilimlerin hemen her dalında hususi bir yer edinmiş; hemen her alanda eserler vermiş, ender âlimlerimizden birisidir.

Tasavvuf ile alakası sadece intisap ile sınırlı kalmamış ve tasavvufa dair hususi ve müstesna eserler de vermiştir. Bunlar arasında Üstad’ın daha İstanbul’dayken kaleme aldığı “el-Cevâbu’l-Vefî fi’r-Redd ‘ale’l-Vâ‘izi’l-Ofî” isimli küçük ama muhteva itibariyle hacimli eseridir. Reddiye tarzında kaleme alınan ve yirmidört saatlik zaman zarfında telif edilen bu risale; tasavvuf karşıtlığı ile bilinen Oflu bir vaizi susturmaya yetmiştir.(5) Tevessülün caiz olduğuna dair yazmış olduğu “İrğâmu’l-Merîd” isimli eseri de tasavvuf alanında büyük bir boşluğu doldurmaktadır.

Zâhid Efendi merhumun tasavvuf ile alakası sadece bu kadar ile sınırlı değildir. Üstad’ın dini ilimler tahsil ettiği ve etkilenip kendisine model aldığı hocası Alasonyalı Ali Zeynelâbidîn Hocaefendi de Gümüşhanevî Tekkesi’ne mensuptur. Hocaefendi İstanbul’dayken, Mevlevî Şeyhi Muhammed Es’ad Dede ve Şâzelî şeyhi Ahmed b. Mustafa el-Ömerî el-Halebî ile de iletişim de olmuş, bu zevat-ı âliyeden feyz almıştır.(6)

Mısır’a Hicreti

Zâhid Efendi; İmam-ı Rabbani Hazretlerinin yolundan giden bir allâme olarak, itikadın korunması üzerinde durmuştur.

Mısır’a gidişi her ne kadar bir suikast ihbarı üzerine olmuş olsa da bir sevk-i rabbani olduğu aşikârdır. Mısır 1920’lerde, hem ilmi açıdan çok canlı bir yer olması ile hem de oryantalistlerden etkilenen birçok kişinin yaşadığı yer olması nedeniyle önemlidir. İşte, bu canlı merkez de en güzide eserlerini verecektir.

Birinci Dünya Savaşından sonra, İslam Âlemi’nin gerilemesinin sebebi olarak İslam Dini ve fıkıh gösteriliyor, kafalar karıştırılıyor, yenilik ve reform çağrıları akis buluyordu.

Zâhid Efendi merhumun böyle bir ortamda Mısır’a hicreti, yenilik ve reform isteyenlere karşı bir sevk-i ilahiden başka bir şey değildi. Mısır yıllarında çekilen parasızlık, gurbet ve diğer sıkıntılara göğüs gerip Ehl-i Sünneti tek başına müdafaa etmek ve bu müdafaalardan haklı çıkmak, her babayiğidin kârı değildir.

Zâhidü’l Kevserî Efendi, kelimenin tam anlamıyla müceddittir. Üstelik bu söz, bu satırların yazarı aciz ilim talibine ait bir hüküm de değildir. Bu sözün sahibi, Üstad hakkında müstakil bir eser yazan, son devrin büyük otoritelerinden Muhammed Ebu Zehra’dır.(7)

Yetiştirdiği Âlimler

Zâhidü’l Kevserî Hazretleri’nin rahle-i tedrisinden; Abdulfettah Ebu Gudde, Muhammed Avvâme, Ahmet Hayri, Emin Saraç, Ali Ulvi Kurucu, Ali Yakup Cenkçiler gibi mümtaz şahsiyetler yetişmiştir.

Talebelerinden Suriyeli Abdulfettah Ebu Gudde, asrımızın muhaddisi olarak telakki edilmektedir. Ebu Gudde, hocasına büyük bir bağlılıkla tutkundur. Türkiye’ye geldiklerinde, Fatih Camii’nde hocasının ders okumuş ve okutmuş olduğunu öğrenince hıçkıra hıçkıra ağlamış, Düzce’de hocasının annesi ve babasının kabirlerini arayıp bulmuştur.(8)

Talebeleri, dağıldıkları ülkelerde Ehl-i Sünnet itikadının aktif birer savunucusu olarak hizmetlerini sürdürmüşlerdir.

Eleştirilme Sebebi

Ehl-i Sünnet’i müdafaa ederken, birçok yanlış fikri haklı olarak ortaya koymuş olması, bazı konularda suçlamaya maruz kalmasına sebep olmuştur. Onu özellikle, tenkitçilik ve mutaassıp olmakla suçlayan ilim adamlarının, daha çok onun tarafından tenkit edilen kimseler olması dikkat çekicidir.

Mesela, “Yeni Selefiyeci” denilen ekol, onun tasavvuf ehli oluşundan da yola çıkarak onu eleştirmişlerdir. Vahhabiliği reddeden “Es-Seyfu’s-Sakîl” eseri, onların en önemli tenkit sebebi olsa gerektir.

Hâlbuki âlimlerin en önemli vazifelerinden ve mesuliyetlerinden biri, kendi dönemlerinde gördükleri yanlış itikat ve uygulamaları tashih etmek, düzeltmek, doğruları izah etmektir.

Mesela; İmam-ı Gazali Hazretlerinin felsefe batağına saplanan âlimleri tenkidi meşhurdur. İmam-ı Rabbani (kuddise sırruh) da Mektûbat’ında Ehl-i Sünnet dışı şahıs ve fırkalara ciddi bir tenkide tabi tuttuğu aşikârdır.

Eserleri

Zâhid Efendi merhumun; mücedditliğine en güzel delillerden birisi de arkada bıraktığı eserleridir. Zâhid Efendi merhumun başeseri sayılan; “Te’nîbu’l-Hatîb” ve “Nuketu’t-Târîfe” isimli eserleri, İmam-ı Azam Hazretlerine asırlar boyu bir takım zümrelerce yöneltilen eleştirileri keskin bir kılıç gibi susturmuştur. “Tecsim/ teşbih” akidesi ve selefiler başta olmak üzere, İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyım’a reddiye olarak devasa eserler vermiştir.

Türkiye’deyken yazdığı yirmiden fazla eserinden sadece dört tanesi basılabilmiştir. Bunların biri Farsça, biri Türkçe, ikisi Arapçadır. Mısır ve Suriye’de bulunduğu yıllarda yazdığı otuzdan fazla eserin ise çoğu basılmıştır. Hadis, fıkıh, fıkıh usulü ve İslam bilginlerinin yaşamını anlatan elliden fazla esere de uzun önsözler, notlar ve açıklamalar yazmıştır.

“Mecelletü’l İslâm” gibi dini ve ilmi dergilerde çıkan makalelerinden 106 tanesi, Ahmed Hayri adlı bir Mısır’lı yazar tarafından derlenerek ölümünden bir yıl sonra Kahire’de “Mâkalâtu’l-Kevserî” (Kevseri’nin Makaleleri) adıyla yayınlanmış ciddi bir başvuru kaynağıdır.(9)

Eser; İsa (aleyhisselam)’ın nüzulünü inkâr edenlerden, fıkhî ve itikadı mezheplerin gereksizliğini savunanlara kadar, pek çok alanda kıblesini şaşıranlara bir pusula hükmündedir.

İmamı Rabbani hakkında yazdığı Türkçe eseri, “er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî’dir.

Günümüz İslam Âleminin ve özellikle de halkımızın Hocaefendinin eserlerine olan ihtiyacı gün gibi aşikârdır. Özellikle “Nazratun Ağabeyra” isimli eseri, Hz. İsa (aleyhisselam)’ın nüzûlünü inkâr edenleri veya tevil etme gayreti içinde olanları susturmaya yetecek bir eserdir.

Mısır’da yapmış olduğu çalışmalarla, İslam Âleminin o günkü sıkıntılarından umum manada Ehl-i Sünneti ve hususi manada da Osmanlı’yı mesul tutanlar karşısında tek başına duran Zâhid Efendi; hem Ehl-i Sünnet’in hem de Osmanlı’nın haklılığını ispat etmiştir. Nitekim bu durumu Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi “Ben, geçmiş Şeyhu’l-İslâmlar karşısında Zâhid Efendi gibi bir ders vekiline sahip olduğum için iftihar ederim. Bugünkü Ezher’den çok ileri safhada olan Fâtih medreseleri de, Nüketu’t-Tarîfe ve Te’nîbu’l-Hatîb’in müellifi olan Zâhidu’l-Kevserî’yle kıyamete kadar iftihar edecektir.” (10)

Halen, maalesef sadece iki eseri Arapçadan Türkçeye tercüme edilebilmiştir.(11) Üç bin sayfayı geçen külliyatı ile günümüzde tartıştığımız pek çok meseleyi havi bu eserlerin tercümesi, şu gün itibariyle lazımdan öte, elzem bir çalışmadır.

İhsan Şenocak Hoca 

Dipnotlar:

1-Ebû Dâvud, Melâhim, 1/4291.
2- Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar, c. 2, s. 165.
3-Kevseri Sempozyumu 2007, Ramazan Muslu.
4- İnkişaf Dergisi, s.9, Muhammed Avvame ile Söyleşi.
5- http://www.ebubekirsifil.com/ index.php?sayfa=detay&tur=makale&no=7
6- Hüseyin Akyüzoğlu, Sakarya Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı. 16.
7-Muhammed Ebu Zehra; İmam Zâhidül Kevseri.
8-İnkişaf sayı 4, Emin Saraç Hocamız ile Söyleşi.
9- Sefer Ersin Berzeg; Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Samsun,1995.
10- Mustafa Sabri Efendi; Mevkiful Akl, c. 3.
11-Bir kısmı gayri matbu durumdaki bu eserleri Türkçeye kazandırma gayreti, son dönemde muhterem Ebubekir Sifil Hocaefendi tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.