İlk yazımızda, cihat kavramının çağımızda yaygın olarak anlam bakımından yanlış anlaşıldığını, bunun sebeplerinin neler olabileceğinin ve cihatla kıtalın farkının ne olduğunu kısaca ifade etmiştik.
Bugünkü yazımızda ise cihatın dayanaklarının ne olduğu meselesini izah etmeye çalışacağım.
İman eden her Müslüman için bütün ibadetlerde olduğu gibi, cihat ibadetinin de kaynağı ve dayanağını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Kur’an
- Sünnet
- Peygamber (sav) kendisine inen vahiyle terbiye edip yetiştirdiği ilk neslin (Ashâbı Kiram’ın) hayatı.
Kur’ân-ı Kerîm’de isim olarak dört, bundan türeyen fiil şeklinde de yirmi dört yerde cihat kelimesi geçmektedir. “Cihat eden” anlamındaki mücahit ise iki ayette zikredilmiştir. Cihatla ilgili birçok hadis mevcut olup bunlar bazı müstakil eserlere konu olduğu gibi hadis mecmualarında da “kitâbü’l-cihâd veya “fezâilü’l-cihâd” başlıkları altında toplanmıştır. Genel anlamda cihattan ve faziletinden bahseden hadisler yanında kime karşı ve nasıl cihat yapılacağına dair çeşitli hadisler de vardır (TDV İslam Ansiklopedisi, Cihat bölümü).
Şimdi bu ayet ve hadislerin bazılarını aşağıda sizinle paylaşalım.
• AYETLER
- “Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin, düşmana karşı hazırlıklı olun, Allah’tan gereğince korkun ki, kurtuluşa eresiniz.”
(Ali İmran, 200) - “Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hareket ediniz veya topyekûn seferber olunuz.”
(Nisa suresi,71) - “Size savaş açanlarla Allah yolunda savaşın, fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.”
(Bakara suresi, 190) - “Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: ’Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz.?
(Nisa suresi, 75) - “İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İman etmeyenler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın hilesi zayıftır.”
(Nisa suresi,76) - “Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü ve cezası daha çetindir.”
(Nisa suresi,84)
• HADİSLER
- “Enes bin Malik (ra) şöyle dedi: Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu: Müşriklerle, mallarınızla, ellerinizle, canlarınızla ve dillerinizle cihat edin!”
(Ebu Davud 2504, Nesei 3082, Darimi 5/258, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/1245, İbni Hibban, Hakim Müstedrek 2/8) - Ebu Hureyre (ra) şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bana insanlar, ‘La İlahe İllallah’ deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum! Herkim, ‘La İlahe İllallah’ derse, İslam’ın hakkı müstesna, canını ve malını benden kurtarmıştır. Hesabı ise Allah’a aittir.”
(Buhari 2759, Müslim32/20, Nesei 3076, Tirmizi 2733) - Salim bin Nadr (ra) şöyle dedi: Abdullah bin Ebi Evfa, Ömer bin Ubeydullah’a bir mektup yazdı. O mektubu ben okudum şöyle idi: Rasulullah (s.a.v) düşmanla karşılaştığı bazı savaşlarında güneş semanın ortasından meyledene kadar bekledi sonra insanların arasında ayağa kalkıp şöyle buyururdu: “Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz! Allah’tan afiyet isteyiniz! Ancak düşmanla karşılaştığınız vakit de sabrediniz! Bilin ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır!” Sonra da Rasulullah şöyle dua ederdi: “Ey Kitabı indiren! Ey bulutları yürüten! Ey toplanmış orduları bozguna uğratan Allah’ım! Düşmanları bozguna uğrat, düşmanlara karşı bize yardım et, bize zafer ver.”
(Buhari 2772, 2820, Müslim 1742/20)
• SAHABEDEN ÖRNEKLER
İlk Müslüman nesil olan ashabı kiramdan konumuzla alakalı birçok örnek vardır. Ama biz yazının çok uzamaması için bir örnekle yetinelim.
Ebu İmran (ra) şöyle dedi:
Biz İstanbul’un fethini murat ederek Medine’den savaş için yola çıktık. Ordunun başında Halid bin Velid (ra)’ın oğlu Abdurrahman (ra) vardı. Rum askerleri sırtlarını İstanbul şehrinin surlarına dayamışlardı. Rumlar karşımıza büyük bir ordu çıkardılar. Onlara karşı Müslümanlardan bir o kadar veya daha fazla asker çıktı. Mısırlıların başında, Ukbe bin Amir (ra) bulunuyordu. Derken Müslümanlardan bir asker/mücahit Rum saffına hücum ederek onların arasına daldı/girdi. Bazı insanlar bağırarak şöyle dedi: “Subhanallah! La İlahe İllallah! Kendi eliyle kendini tehlikeye atıyor!”
Bunun üzerine Ebu Eyyub el-Ensari (ra) ayağa kalkarak şöyle dedi: Ey Müslümanlar! Kuşkusuz ki siz bu ayeti böyle te’vil ediyorsunuz! Ama şüphesiz ki bu ayet, biz Ensar topluluğu hakkında indi. Allah, Nebisi (s.a.v)’e yardım edip, İslam’ı kuvvetlendirip ve İslam’ın yardımcıları çoğalınca bizim bazımız bazımıza kendi aramızda, Rasulullah (s.a.v)’den saklı olarak şöyle dedi: “Kuşkusuz ki malımız ziyan oldu! Şüphesiz ki Allah, İslam’ı kuvvetlendirip ve İslam’ın, yardımcılarını çoğaltmıştır. Gelin mallarımızın başında duralım ve onların geri kalan kısmını ıslah edelim.” Bunun üzerine yüce Allah (cc) Bakara suresi 195. ayetini indirdi: “Allah’ın yolunda infak edin! Ve kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın!..” Devamla Ebu Eyyub el-Ensari (ra) şöyle dedi: ayetteki “Elinizle kendinizi tehlikeye atmak; mallarınızın başında bulunup, onları ıslah etmeniz ve cihadı terk etmenizdir!”
Daha sonra Ebu İmran (ra) şöyle dedi: “Ebu Eyyub el-Ensari (ra) şehit olup İstanbul’a defnedilene kadar Allah’ın yolunda cihattan ayrılmadı!”
(Ebu Davud 2512, Tirmizi 3152)