YAZININ SESLİ ANLATIMI
Toplumların varoluş sebepleri arasında gösterilen aile kavramı genel anlamda dünyada büyük bir erazyona uğramıştır. Kadınların maruz kaldığı şiddet olayları, onları korumak adına dünyanın pek çok ülkesinde farklı yasaların çıkmasına olanak sağlamıştır. Kadınlar lehine çıkartılan yasa ve düzenlemeler, şiddeti önlemek bir yana dursun kadına şiddet, cinsel taciz ve ölümler katlanarak artmıştır.
Yapılan istatistikler batılı ülkelerin çoğunda, evlilik dışı birlikteliğin evli çiftlerin sayısını geçmiş olduğunu görmekteyiz. Bunun en temel sebepleri arasında, İslam’dan uzak yaşam tercihleri ve kadınları korumak adına çıkartılan özensiz yasa ve düzenlemeler gelmektedir.
“Başta İskandinav ülkeleri olmak üzere batılı devletlerin kadınlara yönelik işlenen; suçlarda yaşanan çelişkili durumu görmemiz açısından aşağıdaki link aydınlatıcı olacaktır.
http://gozcuhaber.com/makale-kadin-erkek-esitligi-ve-batinin-iki-yuzlulugu.html
Asıl korkunç olan bu anormal durumun müslüman toplumlarıda ciddi manada tehtid eder bir duruma gelmiş olmasıdır.
Çok büyük hayallerle hayatlarını birleştiren bir çift neden çok zor olan boşanma yolunu seçer :
(a) Ekonomik sebepler
(b) Aile baskısı
(c) Örf-adet gibi sosyal sebepler
(d) Karşılıklı sevginin tüketilmesi
Türkiye’deki yansımasına baktığımızda ise; kadınların özgürlük alanlarını iyileştirmek adına Akparti hükümeti tarafından, çıkarılan yasa ve düzenlemeler maalesef boşanmaların önünü açmıştır. Her ne kadar kadınların maslahatı düşünülerek çıkartılan bu düzenlemelerin asıl amacı aile kurumuna zarar vermek olmasada, günün sonunda boşanmalar artmış ve kadın ölümlerinde ise kayda değer bir artış gözlenmiştir.
Erkek egemen olan bir toplumda, çıkarılan düzenlemeler erkeği bir nevi kadınlara karşı adalet önünde korumasız hale getirmiştir.
Yasanın kendisine sağladığı pozitif ayrımcılık, bir çok kadın tarafından suistimal edildiği farklı saha çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Ayrılan çiftler ile yapılan bazı anket sonuçları, özellikle boşanmaların kadınlar tarafından daha çok tercih edildiğini göstermektedir. Kadınların bu yolu tercih etmelerinin sebepleri arasında; maruz kalınan şiddet ve kanunların kadınlar lehine sağladığı avantajlı durumlar örnek olarak gösterilebilir.
Çünkü TBMM’de aile ile alakalı çıkarılan bazı yasalar bir nevi boşanmaları teşvik edip artırıyor. İşte o artışları tetikleyen bazı dinamikler şöyle sıralayabiliriz:
. Boşanmak isteyen çiftleri barıştırıp tekrar biraraya getirmek girişimi suç sayılabiliyor.
. Erkeğe karşı kadının beyanı esas kabul ediliyor. Anlıyacağınız erkeğin geleceği bir bayanın ağzından çıkacak bir söze bağlı.
. Bir bayan kocası için çok basit gerekçelerle eve yaklaştırmama kararı aldırtabiliyor.
. Basit gerekçelerlede olsa polisten koruma istenebiliyor.
.Evli kalınan süreye bakılmaksızın tazminat ve ömür boyu nafaka talep edilebiliyor.
. Mahkemeler tarafından alışılagelen bir uygulama olan, çocukların velayetinin erkekten alınıp kadına verilmesi ve bu durumun erkeğe karşı bir koz olarak kullanılması…
Ayrıca davaya bakan hakim kadın ise, erkeğin mağduriyeti katlanarak artıyor. Eşiyle boşanma sürecine giren bir koca, aileden miras kalan evinden dahi kovulmasına kadar varan binlerce mahkeme kararı görmek pekala mümkün. Erkek, buda yetmezmiş gibi birgün evli kalsa dahi, ömür boyu nafaka ödemek zorunda bırakılıyor. “İşin tuhaf tarafı ise şu :
Bir çok dindar geçinen bayan bu durumdan gayet memnun; üstüne üstlük aile anlayışına zarar veren batıdan devşirme bu kanunlar kadın hakları adı altında şiddetle savunuluyor.” Kimse şunu sorgulamıyor ? Bize kadın hakları adı altında dayatmalarda bulunan batılı ülkeler, bu kanunları pratikte uyguladıkları halde neden aile yapıları yok olmanın eşiğine gelmiştir? Veya şöyle soralım? Kadına şiddet, tecavüz, dayak ve cinayetler özgürlüğün beşiyi sayılan bu ülkelerde niçin tavan yapmıştır.?
Evliliklerin kısa ömürlü olması! çıkarılan kanunların yanında sosyal sebeplerin varlığıda inkar edilemez bir gerçektir.
Kısa bazı örnekler vermek istiyorum:
. İslam’dan uzak yetişme tarzı,
. Rol model yanlış kişilerin seçilmesi,
. Rahat ve bedel ödemeden yetişme tarzı,
.Teknolojik cihazların onlara sunduğu sanal dünya,
. Aile büyükleriyle aynı ortamın çok az paylaşılır olması,
Bu olgulara, gençlerin maruz kaldığı zihin işgali de eklenince ortaya tahammülü olmayan, yaptığı işlerin sonucunu düşünemeyen sorumsuz bir gençlik karşımıza
çıkmaktadır.
Boşanmak meşru bir mazeret olmadığı müddetçe baş vurulacak en son yöntem olması gerekir, Çünkü! her bir boşanma sosyal bir faciaya neden olmakta ve sirayet ettiği toplumu zehirleyip ailenin çözülmesine, ayrışmasına, sebep olmaktadır. Ülke ekonomisine verilen zararlar, adli kurumların aşırı boşanmalar yüzünden iş göremez hale gelmesi gibi konular ise ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Evli çiftlerin boşanmalarının önüne geçmek için atılacak adımlarda, devleti yönetenlere büyük görevler düşmektedir. Kanun ve düzenlemeler yapılırken toplumun inanç, örf-adet, gibi temel dinamikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Aile ile ilgili belirlenecek yol haritası, sivil toplum örgütleri, cemaat, vakıf, gibi oluşumların görüş ve önerisine baş vurularak çıkartılacak kanunların boşanmaları büyük ölçüde azaltacağı bilinmesi gerekir. Aksi taktirde boşanmaya giden süreç katlanarak devam edecektir. Batılı ülkelerde yok olmaya yüz tutmuş aile kavramı bizede sireyet edecektir. Kör topal hale dönmüş aile yapımız hiç zaman kaybetmeden atılacak programlı adımlarla bu olumsuz tablo tersine çevrilebilir.
Ortaya koyduğumuz tespitlerden: Sakın ola şu anlaşılmasın! Kadına şiddet olmuyor mu? Bir çok kadın erkekler tarafından öldürüldüğü yalan mı? Hayır bunların hepsi bir gerçek. Bizim anlatmaya çalıştığımız özetle şu: Aileyi korumak için erkek ve kadının hukuku ayrım yapılmadan yasalar çıkartılarak korunmalıdır. Bir cinse karşı pozitif ayrımcılık yapılmasının yanlış olduğunu söylüyoruz. Dolayısıyla! yukarıda yaptığımız önemli tespitleri şu bağlamda okumak gerekir.. Aile yapısını temelden sarsıp erkek açısından öfke patlamasına neden olan sorunların gözardı edilmesi, boşanma ve cinayetleri artıracağı gerçeğinin görülmesi gerekir diye düşünüyorum. Sonuç olarak; doğru teşhis ve atılacak adımlar aile kavramını özlem duyulan hüviyetine taşıyacaktır. Ayrıca! kadınlara karşı işlenen cinayetlerin önüne geçmek için atılacak adımların en başında; idam cezasının hukuk sistemimize mutlaka dahil edilmesi gerekir.
Selam ve Duayla