ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Salı Az Bulutlu
18°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C

Mustafa Güven

İslami Davet ve İrşat çalışmaları alanında hizmet yapmaktadır. Evli ve dört çocuk babasıdır.

    Kader ve Cüzi İrade Meselesi

    20.03.2024 22:02
    A+
    A-

    İnsan kendi fiillerini işlerken “İcbar” zorlama altında mı? Yoksa her hangi bir zorlamaya bağlı kalmadan “özgür hür iradesiyle mi yapar”

    Tarih boyunca müslümanların zihin dünyasını meşgul eden sorulardan biriside, “İnsanın kendi fiillerini işlerken ‘İcbar’ ‘zorlama’ altındamı, yoksa herhangi bir zorlamaya bağlı kalmadan ‘Özgür’ ‘Hür’ ‘Cüz’i’ iradesiylemi yaptığı meselesidir!.”

    Yakın zamanda bir vesile ile gündemime giren kader konusuyla alakalı yaptığım okuma ve akabinde’ki araştırmalarım neticesinde bu mütevazi çaçalışma ortaya çıktı. Derleyip kaleme aldığım bu makalede, ehl-i sünnet ve diğer mezhep alimlerinin mezkur konu hakkında’ki görüşlerinin ne olduğunu mümkün mertebe özetleyerek aktarmaya çalıştım.

    Burda iki şeyi hedefledim, a) ehl-i Sünnet ve diğer mezheplerin görüşlerinin ne olduğunu öğrenmek isteyenlerin uzun uzadıya okuma ve araştırma içerisine girmeden/girmelerine gerek kalmadan[1] istedikleri bilgi[yi]leri kolaylıkla ve özet olarak elde etmelerine yardımcı olmak. b) kişi bu konudaki kendi görüşünün/inancının kime/hangi mezhep veya alim’ler’e ait olduğunu yani ehli sünnet’e mi? yoksa diğerlerine mi ait olduğunu bilmesine yardımcı olmaktır. “Başarı (tevfik) ancak Allah’ın yardımıyladır.” (Hud,88)

    Buhari ve Müslim’in naklettiğine göre; ‘Ahiret hayatında herkesin varacağı yer Allah tarafından önceden belirlendiğine göre dünyada iyi veya kötü amel işlemenin ne etkisi olabileceği şeklinde bazı sahabilerce Hz. Peygamber’e soru sorulduğuna baktığımızda insanın fiilleriyle kader arasındaki ilişkinin Asr-ı saadet’ten itibaren müslümanların gündeminde olduğunu söylemek mümkündür; ancak konunun, genellikle Resul-i Ekrem döneminden sonra ortaya çıkmış ilk itikadi problem olduğu kabul edilir.

    Bu kısa girişten sonra: İnsanın fiilleriyle ilgili İslam alimlerinin ve itikadi mezheplerin konu hakkında’ki görüşlerinin ne olduğuna geçebiliriz.

    CEBRİYYE
    Bu mezhebe ve mezhebin alimlerinin çoğunluğuna göre insana gerçek anlamda hiçbir fiil nisbet edilemez. İnsanın bütün fiilleri Allah tarafından yaratıldığı, dolayısıyla insan icbar altında bulunduğu için onun irade ve kudretinden söz edilemez. İnsan sadece fiile vasıta olduğundan veya fiil kendisi üzerinde gerçekleştiğinden mecazi anlamda fiil sahibi kabul edilebilir. Nitekim, “Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürmüştür; attığın zaman da -ey resulüm- sen atmadın, fakat Allah atmıştır” (Enfâl,17) mealindeki ayette görünüş bakımından insanlara izâfe edilen fiillerin gerçek fâilinin Allah olduğu ifade edilmiştir. Hz. Peygamber, kendisi de dahil olmak üzere hiç kimsenin amelinin karşılığı olarak cennete giremeyeceğini, kişinin ancak ilâhî lutuf sayesinde kurtuluşa erebileceğini belirterek (Müsned, Müslim) amelin gerçek ve müessir bir değer taşımadığına işaret etmiştir. Ayrıca ilâhi irade ve kudretin bütün varlık ve olayları kuşattığı dikkate alınırsa insana ait fiillerin de bu kapsama dahil olduğunu kabul etmek gerekir (Ṭaḥavi, Beyâzizade). Başta Cehm b. Safvan olmak üzere Cehmiyye’ye mensup alimlerle sufilerin büyük çoğunluğu bu görüştedir. Sufilere göre kainatta yegane fâil ve hakiki müessir Allah’tır. O’ndan başka failin bulunduğuna inanmak tevhide aykırıdır. Nitekim ünlü sufi Muhyiddin İbnü’l-Arabi, kulların elinde meydana gelen fiillerin gerçekte Allah’a ait olduğunu açıkça belirtmiştir. Ona göre fiillerin kullara nisbet edilmesi ceza veya mükâfatın kendileri üzerinde cereyan etmesi, yahut bu fiillerin insan eliyle gerçekleştiğini görerek kendilerine ait olduğunun iddia edilmesi sebebiyledir (el-Fütuḥat, IV, 33-35; Şa‘rani, I, 140-141)

    EŞ’ARİYYE
    Eş’ari mezhebinin kurucusu olan Ebü’l-Hasan el-Eş‘ari’ye göre; insanın fiili, onun hadis olan irade ve kudretiyle meydana gelmekle birlikte bunlar fiilin gerçekleşmesi anında Allah tarafından yaratıldığı için onun üzerinde gerçek anlamda bir tesirde bulunamaz. Bundan dolayı insan hür gibi görünse de aslında sadece belli bir fiili tercih etmek mecburiyetindedir. (İbn Furek, s. 92, 106-107; Fahreddin er-Razi, IX, 9; Beyazizade, s. 261)

    Diğer bazı Eş’ari alimlerinin konu hakkındaki görüşleriyse özetle şöyledir:

    Bakıllani: fiilin aslı Allah tarafından yaratılmakla birlikte onun iyi veya kötü, itaat veya isyan oluşu gibi vasıfları kulun iradesiyle gerçekleşir ve böylece fiilin meydana gelişinde insan önemli bir rol oynar. Ebu İshak el-İsferayini: insanın fiilleri üzerinde etkili olduğunu savunmuş, daha sonra Gazzali ve Teftazani de onun görüşünü benimsemişlerdir (Fahreddin er-Razi, IX, 9-10; Teftazani, s. 58-59)

    Eş‘ariyye mezhebi içinde, fiilinin meydana gelişinde insanın etkili olduğunu en açık bir şekilde ortaya koyan alim; İmamü’l-Haremeyn el-Cüveyni’ dir. Ona göre Kur’an’daki emir ve yasaklarla bunların karşılığında yapılan va‘d ve vaidler insana ait fiillerin kendi iradesiyle gerçekleştiğine işaret eder. Aksi bir anlayış dini hükümlerin temelsiz kalması sonucunu doğurur. Şu halde insanın ihtiyari fiilleri doğrudan doğruya kendi kudretinin tesiriyle meydana gelir. Ancak onu dilediği fiili yapmaya muktedir kılan ve fiilin sebeplerini hazırlayan Allah olduğundan fiilin yaratılması O’na da nisbet edilir. (el-ʿAḳidetü’n-Niẓamiyye, s. 34-36)

    Fahreddin er-Razi’ nin görüşü ise, cebre yakındır. Ona göre insanın hadis olan irade ve kudreti bulunmakla birlikte bunların fiilin meydana gelişinde herhangi bir etkisi yoktur. Çünkü kişinin kendi alanına giren fiillerden birini işlemesi, onun kalbine doğan alternatif düşüncelerden biriyle kudretinin anlaşması sayesinde mümkün olur. Alternatiflerden birinin tercihi ise kalbe gelen ani düşüncelerle oluşur. Kendi kendine meydana gelemeyecek olan bu düşünceleri yaratan şüphesiz ki Allah’tır. Bu durumda fiilin vukuunda asıl etkili olan insanın kendisi değil onu fiile sevkeden düşüncenin yaratıcısıdır. (el-Meṭalibü’l-aliye, IX, 10-11)

    Razi’den sonra gelen Eş‘ari alimleri, fiillerin oluşmasında insanın etkisini azaltan bir temayül içine girmişlerdir. Ef‘al-i ibad (kulların fiilleri) konusunda Eş‘ariyye çoğunluğunun görüşlerini isabetli bulan Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, “Ne cebir vardır ne tefviz” anlayışına karşı “Hem cebir vardır hem tefviz” tezini savunmuştur. Ona göre insan kendi irade ve tercihiyle Allah’ın yapmasını istediği fiilleri yapar. Fiillerini kendi iradesiyle yapması açısından hürdür; sadece Allah’ın yapmasını istediği fiilleri tercih edebildiği için de cebir altındadır. (Mevḳıfü’l-beşer, s. 47)

    Eş’ari mezhebinin diğer alimlerinin çoğunluğuna göre ise, insanın fiilleri doğrudan doğruya Allah tarafından yaratılır. İnsan, fiil anında kendisinde yaratılan irade ve gücü kullanarak fiilin meydana gelmesine aracılık yapar ve onu kesbeder; böylece fiilinin gerçek fâili değil kâsibi olur. Çünkü gerçek fâil yaratıcı mânasına gelir, insanın ise herhangi bir şey yaratması mümkün değildir. Nitekim Kur’an’da mutlak mânada yaratmanın Allah’a ait olduğu, O’ndan başka yaratıcının bulunmadığı (bk. Abdülbaki, el mu’cem “hlk” md.) yaratma sıfatının insanlara ait fiilleri de kapsadığı (Saffat, 96) belirtilmiştir. Eğer insan fiilinin yaratıcısı olsaydı yaratıcılık sıfatında Allah’a ortak sayılması gerekirdi, bunun ise şirk inancına götürdüğü açıktır. Yine insan fiilinin yaratıcısı olsaydı birçok fizyolojik ve psikolojik merhalelerden geçmek suretiyle meydana gelen bütün fiillerinin ayrıntılarını bilmesi gerekirdi. Akıl da insana ait fiillerin Allah tarafından yaratıldığına hükmeder. Zira her mümkinin yaratıcısı Allah’tır ve söz konusu fiiller de mümkinler çerçevesi içindedir. Bütün Eş‘arî âlimlerine göre kainatta vuku bulan her şey gibi insanın fiilleri de ilâhi iradeye uygun olarak gerçekleşir. Çünkü naslar Allah’ın dilediğinin olacağını, dilemediğinin ise olmayacağını açıkça bildirmiştir. Gerçi insan için fiilin tercih edilmesinde etkili olan bir iradenin mevcudiyeti söz konusudur, ancak bu irade de Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanların fiilleri aynı zamanda ilâhî ilme uygun olarak gerçekleşir. Zira bu fiiller de dahil olmak üzere hiçbir şey ilâhî ilmin dışına çıkamaz. (Eş’ari, Makalat, s. 291, el-Lüma, s. 101-109; Fahreddin er-Razi, IX, 176-186; Teftâzânî, s. 56)

    MU’TEZİLE
    Mu‘tezile mezhebine ve âlimlerine göre kişi fiillerini bizzat kendi irade ve gücüyle yapar. Çünkü insanı, fiillerini kendi irade ve gücüyle yapacak şekilde yaratan Allah ona herhangi bir müdahalede bulunmaz. İnsanın bizzat kendisi, ihtiyari fiilleri bulunduğunu ve dilediği fiilleri gerçekleştirebildiğini tecrübe yoluyla bilir. Bundan dolayı ona ait fiillerin kendisi tarafından mı, yoksa Allah tarafından mı yaratıldığını naslara dayanarak kanıtlamaya çalışmak isabetli değildir. Bununla birlikte bazı ayetlerde fiiller Allah’a değil insana nisbet edilmiş, herkesin yaptığı kötülüklerin kendi aleyhine olacağı, Allah’ın insanlara zulmetmediği, ahirette görecekleri ceza veya mükâfatın işledikleri fiillerin karşılığı olduğu açıkça belirtilmiştir. Ayrıca Kur’an’da Allah’ın “yaratıcıların en güzeli” olduğu bildirilerek yaratıcılığın Allah’tan başkasına da nisbet edilebileceğine işaret edilmiştir. Bu da insana ait fiillerin kendisi tarafından yaratıldığını kabul etmekte dini açıdan bir sakınca bulunmadığını gösterir (Kadı Abdülcebbar, Müteşabihü’l-Ḳur’an, s. 515, 781-782) Eğer kulların fiilleri Allah tarafından yaratılmış olsaydı peygamberler gönderip onları iman ve itaate davet etmesine gerek kalmazdı. Zira buyruklarına uymayanlara ceza, uyanlara mükâfat vermesi, bizzat gerçekleştirme gücü ve imkânına sahip olmadıkları fiillerden ötürü kendilerini sorumlu tutması ilâhi adaletle bağdaşmaz. İnsanlara ait fiillerin kendileri tarafından yaratıldığını hudus delili de kanıtlar. Çünkü kişinin ihtiyari fiilleri hadistir, her hadisin de zorunlu olarak bir muhdise ihtiyacı vardır. İnsanın ıztırari fiillerinin faili Allah olduğuna göre ihtiyari fiillerinin de bir faili bulunmalıdır. Herkes tarafından müşahede edildiği üzere insan, fiilin meydana gelişini mümkün kılan vasıtalara sahip olduğu takdirde istediği fiili gerçekleştirebilmekte, istemediğini ise terketmektedir (K. Abdülcebbar, Şerhul-Usuli’l-hamse 336-337, 372-373)

    MATÜRİDİYYE
    Ebu Mansur el-Matüridi insanın sorumluluğu yanında ilahi irade ve kudreti de dikkate alan bir yöntem takip etmiştir. Ona göre Allah kullarına buyruklarına uymayı emretmiş, uyanlara mükafat, uymayanlara ceza vereceğini bildirmiş ve aynı zamanda Kur’an’da insanların fiil işlediklerini beyan etmiştir. Fiiller sadece Allah’a nisbet edildiği takdirde ilâhi buyrukların bir anlamı kalmayacağı gibi bunların muhatabının da Allah olması gerekir ki bunun yanlışlığı açıktır. Esasen insan dilediği fiili yapma gücüne sahip olduğunu ve fiilini kendi isteğiyle yaptığını tecrübe ile bilir. Bununla birlikte kalplerdeki saklı düşüncelere varıncaya kadar Allah’ın her şeyi bildiğini ve yaratmanın sadece O’na mahsus bir sıfat olduğunu ifade eden ayetler de vardır. Şu halde bir fiilin oluşmasında biri yaratmak, diğeri yapmak (kesb) olmak üzere iki yön vardır. Fiil yaratılış yönünden Allah’a, kesbediliş yönünden de insana nisbet edilir ve böylece fiil, oluşumuna değişik açılardan tesir eden iki kudretle meydana gelmiş olur. İnsan biri fiilden önce, biri de fiil anında olmak üzere iki tür kudrete sahip olur. Bunların ilki, insanın fiili yapmasını engelleyecek bir zihni ve fiziki eksiklik taşımaması, fiil işleme yeterliliği, ikincisi ise istediği fiili yapmasını sağlayan kudrettir. İşin meydana gelmesinde asıl etkili olan bu kudret Allah tarafından insana tam fiil anında verilir (yaratılır). Ancak bu kudretin yaratılması insanda mevcut olan iradeye bağlıdır ve insan bu sebeple sorumlu olur (Matüridi, s. 225-234, 254-262; Nesefi, II, 541-545, 596-613)

    Matüridi alimlerinin çoğunluğuna göre ise, insanlara ait fiillerin aslı Allah’ın kudretiyle, iman-küfür, itaat-isyan, hayır-şer gibi vasıfları ise insanın kudretiyle meydana gelir. Bu sebeple fiili yaratan Allah, kesbeden ve yapan insandır. Matüridiyye’nin temel görüşlerine öncülük yapan Ebu Hanife, insanın her şeyi ile yaratılmış olmasını fiillerinin de yaratıldığının bir delili olarak kabul etmiştir. Yani bir fiilin faili yaratılmış olunca fiilin kendisi de yaratılmış demektir. Buna rağmen insanın yaptıklarından sorumlu tutulması, hem itaat hem de isyan için elverişli olmakla birlikte, itaate sarfedilmesi amacıyla kendisine verilen gücü iki alternatiften dilediğine sarfetmesi sebebiyledir. (Fıḳhu’l-ebsat, s. 47-48; Beyazizade, s. 252)

    Matüridiyye mezhebinin imamı Matüridi ile Ebü’l-Muin en-Nesefi’nin, fiilin meydana gelmesini sağlayan iradenin yaratılmış olup olmadığına dair açıklamalarına rastlanmadığı halde daha sonraki Matüridiyye alimleri bu konuya açıklık getirerek insanda külli ve cüzi olmak üzere iki irade bulunduğunu, külli iradenin hadis olduğunu, buna karşılık cüzi iradenin Allah tarafından yaratılmadığını ve bunun bir çeşit “hal” olarak vasıflandırılabileceğini söylemiş/kabul etmişlerdir (Mustafa Sabri, s. 56-57)

    SELEFİYYE
    Selefiyye mezhebi ve alimlerinin çoğu, insana ait fiillerin Allah tarafından yaratıldığını ve kişinin fiillerini icbar altında yapmadığını ittifakla kabul etmişlerdir. Bununla birlikte onlar fiillerin yaratılışına ilişkin bazı farklı yorumlar da getirmişlerdir. Başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere İbn Hazm, Ebu Ya‘la el-Ferra ve Ali b. Ebü’l-İz gibi alimler fiilin meydana gelişi anında insanın yapma gücüne sahip bulunduğunu, fakat fiilin Allah tarafından yaratıldığını savunmuşlardır. Zira bazı ayetlerde Hz. Peygamber’e ait atma fiilinin Allah tarafından gerçekleştirildiği belirtilmiştir (Enfal,17) Ayrıca insana ait fiillerin yaratma sıfatının kapsamına girmediğini söylemek bazı yaratılmışların Allah tarafından icat edilmediği anlamına gelir ki bu naslara ve akla aykırı düşer (el-Faṣl, III, 81-90, 110-114; el-Mu’temed, s. 126-128; Aḳideti’t-Ṭaḥaviyye, s. 436-442)

    İbn Teymiyye, İbn Kayyim el-Cevziyye, Seffarini, Muhammed Abduh ve M. Reşid Rıza gibi müteahhir dönem alimleri ise insana ait fiillerin doğrudan doğruya kendi irade ve gücüyle meydana geldiğini, ancak kişiyi dilediği fiilleri seçip yapabilecek şekilde yarattığı için Allah’ın da dolaylı olarak bu fiillerin yaratıcısı olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre bir sonuç, önce doğrudan doğruya onu gerektiren sebebe nisbet edilebileceği gibi ikinci olarak sebebin yaratıcısına da nisbet edilebilir.* Böylece hem sebep hem de sebebin yaratıcısı sonucun meydana gelmesinde etkili olur.* Nitekim Allah kainattaki her şeyin yaratıcısı olmakla birlikte bazı varlıkları meydana getirirken çeşitli sebepleri vasıta kılmıştır. O’nun insana ait fiilleri yaratırken değişik alternatiflerden birini gerçekleştirecek irade ve güce sahip kıldığı insanı aracı yaptığını söylemek mümkündür. Böylece hem bütün varlık ve olaylar gibi insana ait fiillerin de ilahi irade ve kudrete bağlı bulunduğu belirtilmiş, hem de insanın sorumluluğu temellendirilmiş olur. (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 146, 176; İbnü’l-Vezir, s. 294; Seffarini, I, 313; Reşid Rıza, IV, 189-190; VIII, 56, 181, 286)

    “Görüldüğü gibi erken devirden itibaren zamanımıza kadar gelen alimlerin kendi aralarında konu hakkında’ki görüşlerinde çeşitli farklılıklar göze çarpmaktadır.

    Bununla birlikte Cebir görüşünü benimseyen belli kişiler istisna edilirse İslâm alimlerinin, fiillerin meydana gelişinde insanın kısmen veya tamamen etkili olduğu ve dilediği fiilleri yapma hürriyetine sahip kılındığı hususunda ittifak ettikleri söylenebilir.

    Konuyla ilgili naslar bu açıdan incelendiği takdirde ilahi fiillerin vasıtasız veya vasıtalı olmak üzere iki şekilde vuku bulduğu görülür. Mesela bütün insanların yaratılışı tekvin sıfatının bir tecellisi olmakla birlikte Allah Adem’i anne ve babanın aracılığı olmadan, diğer insanları ise onları vasıta kılarak yaratmıştır. Allah insanları rızıklandırıp yaşatırken, hayatlarına son verirken bazı melekleri aracı yapmıştır. Buna göre Allah’ın insanlara ait fiilleri yaratırken de onları vasıta kıldığını ve fiillerini dolaylı olarak meydana getirdiğini söylemek mümkündür. Nitekim İmamü’l-Haremeyn el-Cüveyni ile onun görüşünü benimseyen İbn Teymiyye, İbn Kayyim el-Cevziyye ve Muhammed Abduh gibi alimler bu yorumu tercih etmişlerdir. Onlar bu telakkileriyle bir taraftan sorumluluğu mantıki bir temele dayandırmak istemişler, diğer taraftan da insana dilediği fiilleri seçip yapma gücü verdiği için Allah’a ait yaratıcılık sıfatının hakkını vermişlerdir.” (M.Said Yazıcıoğlu, tdv İslam ansiklopedisi)

    1- [Konuya daha detaylı bakıp araştırmak isteyenler için: “TDV İslam ansiklopedisi; “FİİL” “EHL-İ SÜNNET” ve “KADER” bölümleri ile imam Tahavi’nin “el Akidetü-t Tahaviyye ve şerhi” adlı eserlerine müracaat etmelerini tavsiye ederim]

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.