Cezayir ve Ürdün’de Müslüman Kardeşler hareketlerinin kurdukları partiler veya siyasi yüzleri bazen ‘aparat/hulle’ partileri olarak da anılır. Rejim açısından rezerv güçler ve partilerdir. 1990’lı yıllarda Toplumsal Barış Hareketi Cezayir’de FIS karşısında rejim lehine perdeleyici bir rol oynamıştır. O dönemde partinin başında olan Mahfuz Nahnah deneyimli bir siyasetçi ve iyi bir hatiptir. Cezayirli Toplumsal Barış Hareketi ve Ürdün’de İslami Çalışma Cephesi yakın tarihte rejimle kritik olarak tabir edilen ilişkiler içerisinde olmuştur. Halen de öyledir. Müslüman Kardeşler hareketi, Ürdün rejiminin rezerv güçlerinden birisi sayılır. İç dengelere ve İsrail’e karşı zinde güçtür. Bu ülkedeki Çeçen ve Çerkez unsurları da nispeten rejimin kolluk güçleri veya muhafızları sayılır. Ürdün’de 10 Eylül (2024) tarihinde yapılan seçimlerde Ürdün Çalışma Cephesi seçimlerde 138 sandalyeden 31 sandalye elde etti. Bu büyük bir sıçrama sayılıyor. Böylece beklenmeyen ve şaşırtıcı bir sonuç alındı. Kimileri seçimlere mübalağa boyutu katarak seçimlerin bir nevi deprem etkisi meydana getirdiğini ileri sürdü. O kadar da değil. 1989 yılından beri ilk defa bu kadar yüksek oranda oy alıyor. Ürdün’de seçimlere katılım düşük seviyede gerçekleşti ve yüzde 32 oranında kaldı.
Cezayir’de ise Toplumsal Barış Hareketi başkanlık seçimlerinde Tebbun karşısında büyük bir farkla elendi. Cezayir Anayasa Mahkemesi 14 Eylül Cumartesi günü yaptığı değerlendirmede, 7 Eylül’de yapılan ikinci tur seçimlerde Başkan Abdülmecid Tebbun’un kendisine ilk turda verilen 5,3 milyon oya karşılık yaklaşık 8 milyon oy alarak ikinci etabı büyük bir farkla kapattığını duyurdu. Bu sonuçlarla seçimlerinin nihai galibi olduğunu açıkladı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Omar Belhac, yüzde 46,10 katılım oranıyla başlayan ve seçmen sayısının 11 milyon 226 bin 65 olarak tahmin edildiği kesin sonuçları Cezayir televizyonundan ilan etti.
Kesin sonuçlara göre, parti kimliği olmayan ve bağımsız aday Abdülmecid Tebbun 7 milyon 976 bin 291 oy yani yüzde 84 oranında oy alırken, Toplumsal Barış Hareketi adayı Abdülali Hassani Şerif 904 bin oy yani yüzde 9,56 oy oranında kaldı. Sosyalist Güçler adayı Yusuf Uşiş ise 580.000 oy, yani yüzde 6,14 oranda oy alarak üçüncü sıraya yerleşti. Seçimlerin seyri ve sonuçları konusunda çeşitli ihlal iddiaları gündeme geldi ve seçimlerin geçmişte kapalı devre yapılan seçimlere benzediği vurgulandı. Bunda birbiriyle yarışan üç aday da hemfikir oldu.
Bu sonuçlar İslamcıların Ürdün üzerinden geri dönüşü olarak okunabilir mi? Bir sonraki gelişmelere bağlı olarak hem okunabilir hem de okunmayabilir. Zira sonuç itibarıyla bu seçimlere Filistin ve Gazze’de yaşananlar damgasını vurdu. Lokal bir durum var kıtasal/ tektonik bir durum yok. Gazze olaylarının alacağı şekil Ürdün’ü de yakından ilgilendirecektir. Filistin meselesi bir kaldıraçtır. Muhammed Muhtar Şankiti’nin dediği gibi Filistin meselesini arkasına alan güçler yükselir. Ürdün rejiminin öyle bir amacı yok ama statüko üzerinden kendini korumak istiyor. İsrail ise kurulduğu günden itibaren statükoyu delmeye ve aşındırma peşindedir. Yayılmacı bir siyaset izlemektedir. Ürdün rejimi tutunacak dal arıyor bu dallardan birisi de Ürdün’deki Filistin yandaşı Müslüman Kardeşlerdir. Ürdün yönetimi denge politikası izliyor. Son sıralarda İsrailli aşırılar Ürdün’ün ulusal güvenlik politikalarına da zarar verecek şekilde yayılma politikası izliyorlar. Batı Şeria’da dengelerin bozulması Mahmut Abbas kadar Ürdün yönetimini de etkiler. Bu açıdan Cezayir seçimlerinin aksine Ürdün’de seçimlerin seyrine müdahale olmadığından dolayı Müslüman Kardeşler tarihlerinde bu kadar çok milletvekili çıkarabildiler. Geçmişte seçimlere hile ile müdahale edilmesi nasıl bir siyasi mühendislik ise bu sefer de müdahale edilmemesi ve kendi seyrine bırakılması da konjonktür gereği bir mühendisliktir.
Bununla Ürdün kraliyeti iki hususu amaçlamıştır. Birincisi iç kamuoyunu tatmin etmek, rahatlatmak ve teneffüs havası yaşatmaktır. Güven hissi vermektir. Buna ‘tenfis’ yani rahatlatma siyaseti de denmektedir. Müdahaleden kaçınmanın ikinci ayağı ise İsrail’e bir mesajdır. ‘Sizin aşırılarınız varsa bizim de saklı rezervlerimiz var’ mesajı iletilmektedir. Dolayısıyla Ürdün üzerinden İslamcıların yeniden yükselişi Filistin davası üzerinden lokal bir durumdur. İslam dünyasının katılımının artması halinde yeniden yükseliş lokallikten küreselliğe evrilebilir.
Fikriyat Dergisi