“Arap dünyasının Booker Ödülü” olarak nitelendirilen Uluslararası Arap Roman Ödülü’nü bu yıl “ed-Dîvânu’l-Ispartî” (Spartalı Divan) romanıyla Cezayirli yazar Abdülvahhab İsavi kazandı.
Romanda Cezayir’in “Osmanlılar ve Fransızlar tarafından işgali” konusunun işlendiği, birinciliğe layık görülmesinde de daha çok “Osmanlı işgali” konusunun rol oynadığı söyleniyor.
Ödül, Londra’daki “The Booker Prize Foundation” ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dhabi’deki Kültür ve Turizm Dairesi tarafından veriliyor.
Daha doğrusu ilkinin sadece ismi ve itibarı kullanılıyor.
Tıpkı Suudi Arabistan’ın İngiliz gazetesi The Independent’ın ismini kullandığı gibi.
Ödülün BAE tarafından veriliyor olması göz önüne alınınca da böyle bir seçim şaşırtıcı olmuyor.
Türkiye’yi en büyük düşmanı gören ve Arap ülkelerinde halkın Türkiye’ye duyduğu sempatiyi “yalan yanlış bir Osmanlı imajı çizerek” engellemeye çalışanların tek yaptıkları “edebiyatı kirli emellerine alet etmek” değil.
Her türlü fırsatı değerlendiriyorlar.
Örneğin Google’da Arapça olarak “Türkiye” veya “Erdoğan” yazıp arama yaptığınızda ilk olarak BAE, Mısır ve Suudi Arabistan medyasının ülkemiz ve Cumhurbaşkanımız aleyhinde yaptığı haberler karşınıza çıkıyor.
Bu sonuç elbette tesadüfen ortaya çıkmıyor ya da o haberlerin çok okunduğundan kaynaklanmıyor.
Bilakis BAE gibi ülkelerin ABD şirketlerine PR için akıttığı milyon dolarların eseri.
Türkiye’nin başarılarıyla Arap sokağında kazandığı sempati ve sevgiyi ayak oyunlarıyla yok edebileceklerini sanıyorlar.
Fakat yanılıyorlar.
Yalan-dolan ve sahtekârlık üzerine inşa edilen her yapı çökmeye mahkûmdur.
Gerçekler er ya da geç ortaya çıkar.
“Diriliş Ertuğrul”, “Payitaht Abdülhamit” ve benzeri dizilere karşı Memlükler’in son dönemini ve Osmanlı Devleti tarafından yıkılmasını konu alan “Memâliku’n-Nâr” (Ateş Krallıkları) adlı bir dizi çekilmişti.
BAE tarafından finanse edilen ve Suudi Arabistan MBC kanalında yayınlanan dizi, yapımcılarının kendisinden beklediği etkiyi gösteremedi.
Türk dizilerini gölgede bırakmak bir yana, yanlarına dahi yaklaşamadı.
Arapların ifadesiyle “Kendi ateşinde yandı”.
Çünkü niyetleri baştan bozuktu.
Buna karşılık, Türkiye’de olduğu gibi İslam coğrafyasında da milyonların gönlünde taht kuran “Diriliş Ertuğrul” dizisi Pakistan halkının yoğun talebi üzerine yakında Pakistan resmi televizyonunda gösterime girecek.
Diriliş Postası’nda yazmaya başladığım günlerde bu köşede bir öneride bulunmuş, İstanbul’da her yıl “Arapça kitap fuarı” düzenlenmesi düşüncesini gündeme getirmiştim.
O dileğim hamdolsun gerçekleşti.
Şimdi bir başka önerim daha olacak.
Türkiye’de çok sayıda Arap entelektüel ikamet ediyor.
Ayrıca Arap ülkelerinde ve dünyanın dört bir yanında yaşayan birçok Arap yazarın ve edebiyatçının gönlünün bizimle olduğunu biliyoruz.
Arapça kitap fuarıyla atılan adımı “Uluslararası İstanbul Arap Edebiyatı Ödülü” benzeri saygın bir ödülle daha ileriye taşıyabiliriz.
Asya ve Avrupa’yı birleştiren, efsanevi güzelliğiyle şairlere ilham veren, kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış İstanbul, böyle bir ödülle anılmayı köksüz ve yapay kentlerin en çirkin örneklerinden biri olan Abu Dhabi’den daha fazla hak ediyor.
Diriliş Postası