Bir önceki yazımızda, “Kur’an ayetleri ve peygamberimizin hadiseleri ile Sahabe-i kiramın adaletini, sadakatini şeref ve faziletini yazmıştık.”
Bu yazımızda ise, “sahabe-i kiramın aleyhinde tarih de ilk olarak konuşup güvenirlikleri hakkında şüpheler uyandırmaya çalışanlar, onların yakın tarihimizdeki takipçileri ve ortak özelliklerinin neler olduğu ile, bunların kimler tarafından hangi amaçlarla organize edildiği” konusunu yazacağız inşaAllah.[1]
Hacimli bir kitap tutacak kadar uzun olan bu mühim konuyu Rabbimizin yardımıyla mümkün mertebe özetleyerek bir makaleye sığdırmaya çalıştık, umarım amacına uygun nice faydalar hasıl olur.
SAHABE ALEYHİNDE KONUŞANLAR, ORTAK ÖZELLİKLERİ VE AMAÇLARI.
Ashabı kiramın aleyhinde tesbit ettiğimiz kadarıyla tarihde ilk olarak tenkit hatta tekfir edip konuşanlar: Havaric, Şia, Mutezile ve Nasibe gibi ilk dönem fırkaların içinden çıkmış bazı insanlardır. Miladi sekizinci asır ile dokuzuncu asrın ilk yarısında yoğun bir tartışma konusu olan bu hususa, o günün muhaddisleri başta olmak üzere selefi salihin muteber uleması tarafından yapılan reddiye ve kaleme alınan birçok eser sayesinde bu görüş sahibi insanların, fırkalar ve görüşleri terkedilmiş veya fırka olarak ortadan kaldırılmışlardır.
Tarihin karanlık ve derinliklerinde kalan söz konusu sahabe tenkitçilerinden uzun bir zaman sonra miladi 17. Asrın başlarında İslam dünyasının birçok yönden gerilemeye başladığı, özelikle fikri donukluğun yaşandığı bu dönemde kendisi de bir İngiliz ajanı, casusu olan Hampher “Bir İngiliz casusunun hatıraları, İslam’ı nasıl yok edelim?” adlı kitabında şöyle demektedir: “1700’lü yılların başında batılılardan sadece İngilizlerin İslam dünyasında çeşitli maksatlarla istihdam ettikleri casus sayısının binleri bulduğudur. Bu casuslara verilen görevler, Müslüman milletleri birbirlerine kışkırtmak, Müslümanları inançlarından uzaklaştırmak, İslami değerleri zaafa uğratmak, ihtilafları çoğaltmak’tır. Bunların yanında birde sahabe arasında cereyan eden bir takım tartışmaları ve bilinen ihtilafları körükleyip gündeme getirmek ve sahabeye beslenen sevgi ve güveni sarsmaktır.”
1636’da Oxford üniversitesinde kurulan Arap ve Ortadoğu araştırmaları merkezinde yetişip faaliyet gösteren müsteşrikler (Oryantalistler) şark dillerini öğrenip gittikleri ülkelerde kendi ülkelerinin buraları rahat sömürebilmesi için perde arkasından gerekli zemini oluşturmakla birlikte, naslar (Kur’an, Sünnet) üzerinde de şüphe ve kuşku uyandırma çalışmalarında bulunmuşlardır. Müsteşrikler ilk çalışmalarını Kur’an üzerinde yoğunlaştırmışlar, Kur’an etrafında kuşku ve şüphe uyandırmak için hayli gayret göstermelerine rağmen bunda başarılı olamayınca vazgeçip, İslam’ın ikinci kaynağı olan Sünnete (hadislere) ve sahabeye yönelmişlerdir. Bu konularla ilgilenen ilk Müsteşrik aslen Avusturyalı olan daha sonra İngiliz vatandaşlığına geçen tıp doktoru olan Dr. Aloys Sprenger’dir.
Sprenger 1842 yılında Hindistana gönderilir ve bir müddet sonra Dehli şehrinde kurulan Aligarh Müslüman Üniversitesi’nin başına getirilir. Sprenger daha sonra kaleme aldığı “Muhammedin hayatı ve öğretileri” adlı kitabında sünnet ve Sahabe konusunda gerçek dışı bilgiler vermek suretiyle bir şüphe kapısı açmış, yürüttüğü faaliyetleri sayesinde sünneti kökten reddeden ve sahabeyi güvenilir bulmayan “Ehli Kur’an” isimli bir hareketin başlamasına zemin hazırlamıştır.
İsmi kulağa hoş gelen, ama İslam aleminin içine sünnet ve sahabeye karşı büyük şüphe tohumları atan, içeriğinde ve öğretilerinde İslam dışı bilgiler barındıran bu hareketin kurucusu ve başlatanı Seyit Ahmet Han’dır. Dikkat çeken diğer bir önemli husus da Seyit Ahmet Han’ın Hindistan’ı yöneten ve Sprenger’e finansman sağlayan İngiliz doğu şirketinde çalışmasıdır. Müsteşrik Sprenger’den sonra, İslam dünyasında müsteşrikler Sünnete ve Sahabeye saldırı ve eleştiri hareketini sürdürmüşlerdir.
Yine Sünnete saldırı ve Sahabeyi yok sayma veya tahfife alma tartışmalarının hararetli bir şekilde en çok gündem edildiği ve yaşandığı merkezlerden birisi de Mısır’dır. Mısırın İngilizlerin eline geçmesinden sonra, İslam aleminin kültür merkezlerinden biri olması sebebiyle bu ülkede yoğun bir faaliyet başlatan müsteşriklerin en çok üzerinde durdukları konulardan biri kendilerini temsil edecek ve düşüncelerini yayacak talebe yetiştirme hususu olmuştur. Kendileri ön plana çıkmayıp Müslümanların arasında yetiştirdikleri talebeleri vasıtasıyla kendi fikir ve düşüncelerini yaymışlardır.
Mısırda sünnet ve sahabe konusunda, Müsteşriklerden etkilenen kişilerin başında önce Müslüman iken sonra Hıristiyan olan, daha sonra tekrar Müslüman olduğunu söyleyen ve sonrasında kendini İslam Müçtehidi olarak ilan eden, Mirza Bakır isimli şahıstır. Bana Türkiye’den bazı şahısları hatırlatan bu Mirza Bakır “Sünnetsiz İslam” fikrini savunan sünnetle birlikte sahabeyi tahfif eden, daha’da ileri gidip yok sayan bir kişidir.
Mirza Bakır’ın fikirlerinden etkilenenlerden diğer bir kişi de yine bir tıp doktoru olan Muhammed Tevfik Sıdki dır. Bu şahıs ise fikirlerini ilk önce “El İslam Huvel Kur’an Vahde (İslam Kur’an dan ibarettir)” İsmiyle kaleme aldığı bir makalede dile getirmiştir. Mısırda müsteşriklerin tartışma zeminini hazırlamasıyla Mirza Bakır, M. Tevfik Sıdki ve sonrasında Ahmet Emin (ö 1954), M. Ebu Reyye (ö 1970) ve Taha Hüseyin (ö 1973) gibi kişiler de bu kervana katılmış, yazdıkları makale ve kitaplarla İslam dünyasında bu konuda isimleri ön plana çıkanlar arasına girmişlerdir.
Selefi Salihin ve Ehli sünnet çizgisinden ayrılan fırkalar yoluyla geçmişten günümüze intikal eden Sahabe-i tenkit ve adaletlerini sorgulama işi bugün de islam dünyasında ve ülkemizde bazı çevre ve kişiler tarafından çeşitli nedenlerle gündeme getirilip tutulmaya çalışılıyor.
Müslümanların zihin dünyasını bulandıran, Sahabenin güven ve adaletini tenkit edip sorgulayan hatta alaycı bir üslupla küçümseyen ve tekfire kadar gidebilen bu anlayış sahibi kişilerin tarihteki ve günümüzdeki mensuplarına baktığımızda birbirlerine benzer ortak özelliklerinin olduğunu görmekteyiz.
Buraya kadar konumuzla alakalı önemli bazı bilgileri özet olarak sizlerle paylaşmaya çalıştım. Sahabenin Adaleti, Fazileti ve onları tenkit edenler ve tenkit nedenleri ile Hadislerin muhafazası ve yazılışı, Sünnetin dindeki yeri ve Teşri boyutu gibi konular hakkında daha fazla ve geniş bilgi sahibi olmak isteyenlere yazımızı kaleme alırken başvurduğum şu eserlere bakmalarını tavsiye ederim:
[1] Geçmişte ve günümüzde Sahabe-i kiramı doğru yere konumlandırmak.. aralarında’ki yaşanmış olan fikri ve siyasi ihtilafların nedeni, sonuçları ve çıkarılacak dersler.. onlardan gelen/geldiği söylenen rivayetlerin doğruluğunun tesbiti ve benzeri konularda ilmi ehliyete sahip, alanında uzman, muhakkik, muteber alimlerimiz tarafından yapılan ilmi araştırmaları, yazılan makale ve kitapları, makalemizde amaçları müslümanları dinlerine karşı önce şüpheye düşürüp, sonra birlik ve beraberliklerini zayıflatıp, maddi ve manevi güçlerini kırdıktan sonra tarih sahnesinden ebediyyen silmek isteyenlerin yapıp ettiklerinin dışında tuttuğumuzu belirtmek isterim.