İslam dini bütün hükümleriyle vasat, orta ve dengeli bir dindir. Uçlarda olmak ve aşırılık anlamına gelen İfrat ve tefrit ise İslam’da kötü görülmüş ve bunlardan uzak durulması emredilmiştir.
İslam'ın ifrat ve tefritten uzak vasat bir din olduğunu söyleyen ayeti kerimenin meali şöyledir: "Sizi vasat orta, iyi, seçkin, şerefli ve doğru yolda] bir ümmet kıldık!." [Bakara 143]
Bu dinin ilk muhatabı, ilk inananı, ilk yaşayıp anlatanı Allah’ın elçisi Hz. Muhammed [sav] de iman eden sahabelerine ve ümmetine her konuda ifrat ve tefritten uzak olmayı emretmiştir.
Peygamberimizin konuyla alakalı hadislerden birkaçını aktaralım:
"Allah-u teâlânın dini, ifrat ve tefrit arasındadır. İkisinin ortası sırat-ı müstakim, yani doğru yoldur!" [Beyhekî]
"İfrat ve tefritten uzak durun!" [Buhârî]
"İfrata kaçanlar helak olur!" [Müslim]
"Orta yolu tutun, doğru yoldan ayrılmayın!" [Buhârî]
Peygamberimiz başka bir hadisinde dünyanın bütün lezzetlerinden kendini alıkoyarak uzlete çekilmek olan ruhbanlığın bir ifrat olduğunu, bunun İslam dininde yerinin olmadığını şöyle ifade etmektedir. "Dinimizde (İslam’da) ruhbanlık yoktur." [Taberani]
Yine peygamberimiz başka uzunca bir hadisinde yapılacak şeyin ibadet dahi olsa ifrat ve tefritten uzak olarak yapılmasını söylüyor:
Üç sahabe, Rasûlullâh [sav]’in [evdeki nafile] ibadetlerini öğrenmek üzere, Peygamber Efendimizin hanımlarının yanına gittiler. Efendimizin evde yaptığı ibadetleri öğrenince bunu azımsadılar ve:
"Rasûlullâh [sav] kim, biz kimiz? Allah O'nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir [bu sebeple O'na az ibadet de yeter] dediler, ve devamında ilki:
"Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kılacağım" dedi.
İkincisi: "Ben de hayatım boyunca hep oruç tutacağım, hiçbir gün terk etmeyeceğim" dedi.
Üçüncüsü de: "Kadınları ebediyen terk edip, onlara hiç temas etmeyeceğim" dedi.
Bilahere durumdan haberdar olan Hz. Peygamber [sav] onları bularak:
"Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah'a yemin olsun içinizde Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazen oruç tutar, bazen yerim; namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum[…]" diye buyurdu. [Buhârî, Müslim]
Buraya kadar söyleyip, aktardıklarımızdan şunu anlıyoruz ki; İslam’ın amacı insanı dünya ve içindekilerinden tamamen mahrum etmek değildir. İslam, insanın bu dünyada Allah'ın muradına uygun yaşaması, huzuru ve mutluluğu tam anlamıyla yakalayabilmesi için, insanın fıtratına da uygun belli başlı bazı kurallar ve sınırlar koymuştur.
İnsan kendi hayatında yaşadığı tecrübelerle de iyi bilir ki, ifrat ve tefritten uzak denge üzerinde bir yaşam sürdürmek insanı huzura, refaha ve mutluluğa ulaştırır. Sözün özü; her konuda İfrat ve tefritten uzak vasat, orta, dengeli olma İslam’ın açık ve kesin bir emridir.
Yazımı konunun daha iyi anlaşılması ve zihinlere oturması için ifrat ve tefritle alakalı birkaç örnek vererek bitirmek istiyorum.
• Allah’tan ümit kesmek ifrat, rahmetini garantiye bağlamak ise tefrittir.
• Cimrilik yapmak ifrat, müsriflik tefrittir.
• Acele etmek ifrat, tembellik tefrittir.
• Aşırı öfke ifrat, korkaklık tefrittir.
• Çok yemek ifrat, gerekenden az yemek tefrittir.
• Dünyadan el etek çekmek (ruhbanlık) ifrat, tamamıyla dünyayla meşgul olmak tefrittir.
• Aşırı ibadet ifrat, ibadetleri azaltmak (hakkıyla yapmamak) tefrittir.
Rabbim! bizleri fert ve ümmet olarak her konuda vasat, dengeli, orta yolu tutan kullarından eylesin.