*Gençliğin, sağlıklı olman, zenginliğin, mevki makamın, yakışıklı veya güzel olman, etrafındakiler, dünyalıkların seni aldatmasın!* Niceleri bunlara aldandı da yaratıcısını ve ahiretini unuttu. Uzun emel düşüncesi onlara ölümü unutturdu, aynı zamanda günahlarından vazgeçip tevbe etmekten de alıkoydu.
İnsanların bazıları: *”Ben yarın, öteki gün tevbe ederim, hele şunu da yapayım, bunu da yapayım sonra tevbe ederim diyip tevbeyi ertelediler.” Ancak ölüm meleği onları tevbeden gafil oldukları bir anda yakaladı ve kendilerini birden kabrin içinde buldular. O kabir ki; soğuk ve karanlık bir çukur… orada gece gündüz demeden çalışıp kazadığınız dünyalıklar, çocuklarınız, anne baba, aşiretiniz ve elinizin altında çalışan işcileriniz size fayda vermez/vermeyecek*
Rabbimiz, konuyla ilgili bizlere şöyle buyuruyor: *”O günde ne mal fayda verir, ne de oğullar. Ancak Allah’a temiz bir kalple varan başka…”* (Şuara 88,89)
İmam Gazzâlî kalplerin keşfi adlı eserinde şöyle demektedir. Kim üç şeyi iddia eder de üç şeyden temizlenmese o aldanmıştır:
*Birincisi: Allah’ı zikretmekten zevk aldığını iddia eder ama dünyayı sever (dünyaya dalarsa).*
*ikincisi: Amelinde ihlası sevdiğini söyler ama insanların kendisini ta’zim etmesini sever (isterse).*
*Üçüncüsü: Yaratıcısını sevdiğini iddia eder ama nefsinden (nefsinin zevklerinden) vazgeçmezse, bu kimseler aldanmıştır.*
Yine aynı eserde şöyle denilmektedir. Gerçek sevginin üç özelliği vardır:
*1- Sevdiğinin sözünü başka bütün sözlere tercih etmek.*
*2- Sevdiğinle beraber olmayı başka herkesle olmaya tercih etmek.*
*3- Sevdiğini razı etmeyi başka herkesin rızasına tercih etmektir.*
Rabbine karşı gerçek sevgi besleyip ona bu sevgi ile itaat edenlerin yarın Ahirette ki mükafatı: *”Güçlü padişahın yanında, güzel koltuklarda (oturmalarıdır).”* (Kamer 55)
Bu sevgiyi elde edenlerin bazı vasıfları şunlardır: *insanların arasına emri bil maruf ve nehy-i anil münker yapmanın dışında az karışırlar. Tenha [yı] yerleri Rablerini zikretmek için tercih ederler. Düşünmeyi, tefekkür etmeyi çok konuşmaya tercih ederler. Harama bakmaz, haram olanı işitmezler, konuştuklarında hakkı, doğruyu söylerler. Başlarına bir bela geldiğinde sabrederler. Kendilerine sataşan cahillere ‘selam’ der geçerler. Fazlaca dünyayı, dünyalığı konuşmaz, dünya/dünyalıkla alakalı tertışmalardan mümkün mertebe uzak dururlar. Allahu teala’dan başka kimseden korkmazlar. Onunla ünsiyet kurar ve onu sürekli hatırında tutar ve onu içten anar/zikrederler.*
Şair ne güzel söylemiş:
*Sevdiğini söylediğin halde İlah’a isyan ediyorsun.*
*Ömrüme yemin olsun ki bu kıyas olarak çok acaiptir.*
*Eğer sevgin gerçek olsaydı elbette ona itaat ederdin.*
*Zira seven sevdiğine itaat eder.*
Hz. Ali (ra) şu sözüyle yazımızı sonlandıralım. Zira ârif kişiye çok değil, az söz yeter. *”Kim cennet’e girmeye iştiyak duyuyorsa hayırlı amellere koşsun. Kim de ateşten korkuyorsa nefsini şehvetlerden, kötülüklerden korusun. Ölümü bilen kimseye lezzetler anlamsız kalır”*
Allahu teala, bizleri kendisini gerçekten seven ve bu iddiasında (sevgisinde) samimi olanlardan kılsın. Ahir ve Akibetimiz hayırlı olsun.