İslam davasının önderleri olan peygamberler, insanları Allâh’ın birliğine, hak ve tek ilah olduğuna; yani tevhide çağırmış, davet etmişlerdir.
Hayat kitabımız Kur’an:
“Ey Muhammed! Biz, senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, o halde sadece ona kulluk, ibadet edin! diye vahyetmiş olmayalım” buyurmaktadır. [1]
Evet, Allah (cc) tarafından görevlendirilen bütün elçilerin tebliğ ettikleri mesajın özü ve özeti tevhid inancı olmuştur.
Örneğin: Musa (as) ilahlık iddiasında bulunan Firavuna tebliğ için gittiğinde ona, ‘sen Rab olmazsın, çünkü Rab olan, her şeyi yaratan ve herkese yaşama imkânı verendir. O da sadece Allah’tır’ demiştir.
İsa (as) da Romalılara kölelik yapan o günün İsrailoğullarına ‘gelin bir ve tek olan hak ilâha, Allâh’a iman edip ona kulluk, ibadet edin’ demiştir.
Yüce Allah’ın göndermiş olduğu son elçisi Muhammed (as) da başta kendi zamanında yaşayan insanlar olmak üzere, kıyamete kadar gelecek insanlığın hepsine aynı şeyi söylemiştir.
Bu çağrı hayat kitabımız Kur’an’ı Kerimde şöyle ifade edilmektedir:
“De ki: Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz: Allâh’tan başkasına kulluk etmeyelim. Ona hiçbir şeyi denk tutmayalım ve ona ortak koşmayalım. Allâh’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. [2]
Gönderilmiş olan bütün peygamberlerin çağrılarının ortak noktasının özeti olarak şunları söyleyebiliriz:
▪Peygamberler, insanları bir olan Allâh’a iman etmeye, ibadeti ve kulluğu sadece ona yapmaya çağırmışlardır.
▪Peygamberler, insanları davet ettiği kaidelere öncelikle kendileri inanmış ve bunları uygulamışlardır. Yaşadıkları toplumlara doğru ve güzel örnek olmuşlardır.
▪Peygamberler, tebliğ ve davetlerinde sadece Allâh’ın rızasını gaye edinmişlerdir. Yaptıkları irşat ve davetlerinde dünyevi bir beklenti içinde olmamışlardır.
▪Peygamberler, tebliğde bulundukları toplumun sosyo-politik durumlarını göz önüne alarak en güzel davet metotlarını seçip kullanmışlardır.
▪Peygamberler, insanlara yaşanan hayatın içinde bulunarak seslenmiş ve güttükleri davalarının temel ilkelerinden asla taviz vermemişlerdir.
▪Peygamberler, yaşanan hayatın zamanla farklılık arz eden merhalelerini görüp dikkate alarak insanların bulundukları şartlar içerisinde hayatlarını yaşanabilir kılmak için ‘zorlaştırma kolaylaştır’ ilkesini benimsemiş ve bu yolu tercih edip seçmişlerdir.
Sonuç olarak deriz ki; Peygamberler yüce şahsiyetleri ve örnek hayatlarıyla insanlar tarafından model alınması ve kendilerine uyulması gereken rehberlerdir. Onların ortak davetleri bizler için ebedi kurtuluş ve saadet çağrısıdır.
1- [Enbiya, 25]
2- [Ali İmran, 64]