Vahyin ilk muhatabı Sahabe neslinden bin dört yüz elli yıl sonra gelen biz Müslümanlar şunu iyi bilmeliyiz ki, sahabe neslinin Kur’an ile olan ilişkisinde bilmemiz gereken ilk şey, sahabenin Kur’an’a şeksiz, şüphesiz, iman ettiği gerçeğidir. Bu durum Rabbimiz tarafından Kur’an’ı Kerim’de şu şekilde beyan edilmiştir: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler… Ve şöyle dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (1)
Ayeti kerimede anlaşılacağı üzere sahabe, Kur’an’ı Kerim’i herhangi bir metin veya kitap olarak okuyup değerlendirmemiştir. Bu öncü ve örnek nesil yürekten, tam bir teslimiyetle onun Allah tarafından indirilmiş hak din, hak bir kitap olduğuna inanmışlardır.
Sahabenin Kur’an’ı Kerim’le olan ilişkisinde bilinmesi gereken önemli ikinci şeyse, sahabenin Kur’an’a karşı derin bir sevgi ve muhabbet duyması ve duydukları bu sevgi ve muhabbet üzerine bir ilişki şekli/biçimi kurmalarıdır.
Sahabenin büyükleri, raşit halifelerden Hz. Ömer ve Hz. Osman (r.ah) (hilafetleri süresince) sabahları kalktıklarında Mushaf’ı Şerif’i hürmetle alıp öperlerdi ve bunu âdet haline getirmişlerdi. Yine (Allah resulüne bağlılığı ile öne çıkmış olan) sahabi Abdullâh ibni Ömer (r.a) her sabah Mushaf’ı şerifi eline alıp büyük bir tazim ve hürmetle öpüp duygulu bir ses tonuyla: “Rabbimin ahdi, Rabbimin apaçık fermânı!” der, sonra da (evladını, sevdiğini bağrına basar gibi Mushaf’ı şerifi) bağrına basardı. (2)
Mekke’nin fethi sonrası Müslüman olan İkrime (r.a) da Mushaf’ı Şerif’i eline alır, yüzüne gözüne sürerek ağlar ve: “Rabbimin kelâmı! Rabbimin kitâbı!” diyerek Cenabı Hakk’a olan tazim ve muhabbetini ifade ederdi. (3)
Hz. Ömer (r.a) Kur’an okuması mükemmel, sesi güzel olan Sahabi Ebu Musa el Eş’ari’ye (r.a) zaman zaman uğrar ve, “Bize Rabbimizi hatırlat.” derdi. O da Kur’an okurdu. (4)
Peygamberimizin mürebbiyesi Ümmü Eymeni Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, Rasulullah vefat ettikten sonra zaman zaman ziyaret ederlerdi. Bu ziyaretlerinin birinde Ümmü Eymen’i ağlar bulmuşlardı. “Peygamber efendimizin vefatı için mi ağlıyorsun?” dediklerinde, Ümmü Eymen, “Hz. Peygamber’in vefat edeceğini biliyordum, ben onun vefatı ile gökten ona inen vahyin kesilmesine ağlıyorum” demişti.
Tabiinin büyüklerinden Hasan’ı Basri, Hz. Osman’ın (r.a) şöyle dediğini naklediyor: “Gönüllerimiz temiz olsaydı Rabbimizin kelamına doymazdık. Kur’an’a bakıp okumadığım bir günün üzerimden geçmesini çirkin görürdüm. Seven kişi sevgilisinin sözüne nasıl doyar ki?” (6)
Sahabe Kur’an okumayı bir ibadet ve Allah ile konuşma olarak kabul ederdi. Onlar Rabbimizin şu emrini hakkıyla anlamış ve gereğini yerine getirmeye azami derecede gayret etmişlerdir: (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku… Allah, yaptıklarınızı biliyor.” (7)
Yine Sahabe Kur’an okumayı, imanın bir alameti olarak görmüştür: “Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (8)
Ayeti kerimede geçen “onu gereği gibi okurlar” kısmını merhum Elmalılı Hamdi Yazır şöyle açıklamıştır; “onu tahriften, karıştırmaktan koruyarak, heva ve heveslerden uzak tutarak, kelimelerinin telaffuzunu, manasını ve hükümlerini cidden gözeterek, dikkatlice, saygılı ve devamlı bir şekilde, bilmediklerini, anlamadıklarını ehlinden sora sora, iyi niyetle, temiz kalple ve temiz ağızla okurlar. Gelişi güzel, baştan savma, bir eğlence gibi okumazlar. Şarkı, gazel, türkü, mâni, roman, hikâye yerine koymazlar. Kemal’i hürmet ve tazimle, edeple okurlar. İşte böyle okuyanlar, o kitaba iman ederler ve gerçekten Kitap sahibidirler. Fakat her kim o kitaba inanmaz, onu (sözlü ve ameli olarak) inkâr edip, ona karşı nankörlük ederse, onu hakkiyle okumayıp, (hakkıyla anlamaya çalışmayıp) kendi hevasına göre bozar ve tağyir ederse işte onlar hüsrana uğramış kimselerdir.”
Evet! Kur’an öyle bir kitaptır ki; ona yürekten inanarak, huşu ve tertip ile kıraat edenleri hüngür hüngür ağlatır… Geceleri ve seher vakitleri binayı ayakta tutan sabit direk ve sütunlar gibi hiç kıpırdatmadan kişiyi namazda kıyama durdurur… Zalim, sultan da olsa yüzüne hakkı söylettirir..
Evet! Kur’an öyle bir kitaptır ki; ona yürekten inanarak, huşu ve tertip ile kıraat edenlere, içinde beyan edilmiş olan ilke ve kuralların hayatın her alanında üstün görülüp, hakim kılınması için canını, malını ve tüm varlığını bu uğurda seve seve feda ettirir..
Evet! Sahabe Kur’an’a bu şekilde iman edip, bu şekilde sevip hürmet gösterdi. Gökten Kur’an’ı peyder pey inzal eden, her şeyi bilip gören Rabbimiz Allah (c.c) olanların isimlerini dünya durdukça mümin kullarına hayırla ve saygıyla yad ettirdi/ettiriyor.
Kim Kur’an’a yürekten iman eder, onunla sevgi ve muhabbet temelli bir ilişki biçimi kurar ise, Allah (c.c) kıyamete kadar böyle kullarının isimlerini hayırla yad ettirir, tıpkı Sahabe-i Kiram gibi..
Allah’ım! Bizlere Peygamber ve Sahabesi gibi, yüce kitabın Kur’an’ı Kerimi okumayı, anlamayı, iman etmeyi ve onun mana deryalarına dalabilmeyi, ondan bizlere lütfettiğin ilmi, bilgiyi, nuru, hidayeti ailemize, yakınlarımıza ve bütün insanlığa taşımayı, ulaştırmayı ve en önemlisi hayatımızda rızana uygun şekilde yaşamayı nasip et. Âmin.
* ilk adım dergisinde yayınlanan bir makaleden alıntılanmıştır.
1- (EL Bakara, 286. ayet)
2- (İlk Adım Dergisi)
3- (İlk Adım Dergisi)
4- (TDV İslam Ansiklopedisi)
5- (TDV İslam Ansiklopedisi)
6- (islamveihsan.com)
7- (Ankebut, 45. ayet)
8-(El Bakara, 121. ayet)