Akparti iktidarını önemseyen ve Türk siyasi hayatında kalıcı hale gelmesini arzulayan biri olarak, yıllarca Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam dünyası için çok şeyler ifade ettiğini yazıp çizdik. Üzülerek ifade etmek gerekirse çoğu zaman muradımızı anlatmakta zorlandık. Çünkü dindar kesim ve onların sahip olduğu cemaat, vakıf ve dernekler, Akparti iktidarını Türkiye Cumhuriyeti’nin kendine münhasır şartları göz ardı edilerek, kısır tek taraflı empatiden yoksun bir bakış açısıyla olayların değerlendirildiğine şahit olduk.
Osmanlı sonrası kurulan laik cumhuriyet, ırkçı, seküler ve din karşıtı tutumu ile halen hafızalarda tazeliyini korumaktadır. İslamı kendi varlığına düşman olarak tanımlamış olan bu sistem, İnançlı insanlara sistematik olarak uyguladığı zulüm ve ötekileştirici politikalar çok çabuk unutulmuş gözüküyor. İşin daha vahim kısmı, Müslümanlar bu baskı ve zulümler karşısında çözüm üretmek yerine, birbiriyle uğraşarak enerjilerini boşa harcamaktalar. Dışarıdan içimize sokulan ihtilaf ve çekişmeler sonucu, Müslümanlar siyasi analitikten uzak yorum ve çıkarımlarda bulunarak, zor şartlar altında elde edilen kazanımları hakkıyla kullanamama garabetine düşülmüştür.
Akparti iktidarı ile beraber, karşılaştığımız özgürlük zemini, basit dünyevi çıkarlara heba edilmemelidir. Elbette ki bu süreçte Akparti hükümeti hatalı bazı siyasi çıkarımlarda bulunmuştur. Parti tarafından Israrla sürdürülen ve toplumun değer yargılarından uzak bazı politik anlayışlar, halen dahi varlığını sürdürmektedir. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen gözden kaçırılıp unutulan önemli ayrıntı şudur :
Laik seküler bir devlet yapısına sahip ve birbirinden farklı dengeleri bünyesinde barındıran, “Türk devlet yapısı” iyi bilinmediğinden olsa gerek, Akparti iktidarı’nın sahip olduğu özgül ağırlık çok abartılmış ve Müslümanlar gereksiz beklentilere kapılmıştır.
Ak Parti hükümeti’nin izlediği siyasi duruş, zaman zaman bizleri üzüp hayal kırıklığına uğratmış olsada, şu çok iyi bilinmelidir ki, politik arenada yaşanan kutuplaşma durumu, Türkiye sınırlarını aşan Erdoğa’nın şahsında müslüman halklara açılan bir savaşa dönüşmüş durumdadır. Ve diyoruz ki : Eğer Erdoğanı indirmeyi başarırlarsa
“Her Şey Daha Güzel Olmayacak”
Küresel güçler ve onların taşeronu haline dönüştürülen yapılar, Recep Tayyip Erdoğanı alaşağı ettikleri an, Akparti hükümeti’nin tüm dünya müslümanlarını önceleyip sahip çıkan siyasi duruşunu büyük ölçüde sekteye uğratacaktır. Coğrafyamızda sahneye konan asimetrik savaş, Akparti’yi devirmek ile sınırlı olmayıp tüm islam ülkelerini kapsayan uluslararası bir proje kapsamın’da yürütüldüğünü biliyoruz.
Nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu görmek için, CHP ve bileşenleri tarafından kazanılan bazı il ve ilçe belediyeler’de ortaya konan icraatlara bakmanın yeterli olacağını düşünüyorum. CHP kazandığı belediye sınırları içerisinde yaşayan Suriyeli mazlum halka, buraları acilen terk edin diye pusulalar gönderilmeye başlanmış bile. Daha kötüsü ise; olası bir iktidar değişikliğinde, 28 şubat benzeri uygulamaların tekrar hortlatılacağı ihtimalinin hiçte uzak olmadığının gerçeğidir. CHP, HDP ve benzeri partilerin iktidar gücünü ele geçirdiklerin’de, dindar kesimin baskı ve zulüme yeniden muhatap olacağını kestirmek artık bir sır değil.
Suriye başta olmak üzere ülkemizi güvenli liman görüp sığınan, milyonlarca yabancı uyruklu ülke vatandaşı tedirgin edilmiş durumdadır. Endişe ve tedirgin olmalarında haksızda sayılmazlar. Çünkü CHP’nin genel başkan sıfatını taşıyan “Kemal Kılıçdaroğlu” defalarca iktidara geldiklerinde, Türkiye’ye sığınmış yabancı uyruklu kişileri ülkelerine geri göndereceğini vurgulamış biridir. Bu ırkçı şovenist çıkışlarla yetinmeyen “Kılıçdaroğlu” Erdoğan’ın mazlum yabancı ülke halklarına sahip çıkmasına dönük siyasetine çok sert eleştiriler yönelterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yüce divan’da yargılatmak’la tehtid edebilmiştir. Ülkemizde ikamet eden, ihvan hareketi başta olmak üzere, zulüm ve işkenceden, Türkiye kaçmak zorunda kalan farklı cemaatlerin lider kadrosuna mensup kişilerin, ülkelerine iade edilmeleri halinde bunların büyük bir kısmı idam edileceği tehlikesi halen sürmektedir.
Yukarıda tespitleri yapılan olumsuz tabloya karşı neler yapılabilinir diye bir dizi çıkarımlarda bulunmak istiyorum.
2019 mahalli seçimleri göstermiştir ki :
Akparti yönetici kadrosu acilen bir durum değerlendirmesi yapması artık kaçınılmaz olmuştur. Uzun süre iktidarda olmanın getirmiş olduğu metal yorgunluk ve buna ilaveten sık sık tekrarlanan yönetim hatası, Akparti’ye gönül vermiş binlerce insanı partiden uzaklaştırmıştır. Bu bağlamda Akparti’yi uzun zamandır yakından takip eden bir kardeşiniz olarak, gördüğüm eksik uygulama ve yönetim hatalarına kısada olsa değinmek istiyorum. Müslümanların birlik ve vahdetine inanmış biri olarak, Akparti çatısı altında siyaset yapan kardeşlerimizin, aşağıda sıralanmış olan tavsiye ve önerilerimize kulak vereceklerine inanıyorum.
(*) İrili ufaklı tüm cemaat ve vakıflar ile temas kurulup, şikayet ve istekleri doğrultusunda bir Kordinasyon oluşturulmalı.
(*) İslami duyarlığı zayıf helal ve haram hassasiyeti olmayan, yönetici takımı ekarte edilmelidir. Bu kişilere geri planda görevler verilerek değerlendirmek daha isabetli olacaktır.
(*) Akparti belediye İl ve İlçe başkanlıkları halkın kolayca ulaşabilecekleri kurumlara dönüştürülmeli. Ayrıca bu başkanlıklar özel bir komisyon tarafından periyodik aralıklarla denetlenmeli.
(*) Özellikle kürt vatandaşlar için ötekileştirici dilden uzak durulmalı. Geçmiş dönem seçim çalışmaların’da eleştirel bir tarzda dile getirilen “Kürdistan” vb cümlelerin kurulmasın’dan şiddetle kaçınılmalı.
(*) Akparti’ye karşı savaş ve iftira üssü haline gelen, Fox TV News Corporation’ın medya grubu “Rupert Keith Murdoch” ve sözcü gazetesi ve sahibi “Burak Akbay” gibi medya kuruluşları hakkında, kimlerden destek gördükleri, finans kaynakları ve yabancı istihbarat örgütleri ile olan ilişki boyutları nedir diye, deşifre edilip halkın aydınlatılması sağlanmalı.
(*) Saadet Partisinde görev alıp, teşkilat deneyim ve tecrübesi olan samimi kişilerin, Akparti’nin teşkilat yapısına kazanıldırılması için çalışma başlatılmalı.
(*) İslami hassasiyeti zayıf olan Akparti teşkilatları, sohbet panel ve konferans gibi etkinlikler düzenlenerek, gençlik üzerinde dava bilinci oluşturulmalı.
(*) Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal medyanın daha etkin ve işlevsel kullanılması sağlanmalı ve sosyal medya üzerinden gençler’le diyalog ve iletişim kurularak, Erdoğan ve Akparti hakkında ortaya atılan iftira ve yalan haberlere anında tatminkar cevaplar verilmesi.
(*) Mahalle teşkilatları, İnsanların ehemmiyet ve önem verdiği düğün ve cenaze gibi organizasyon’lara katılım sağlanarak, mahalle sakinleriyle iletişim ve diyalog kurulması.
(*) Küresel baronlar tarafından planlı bir şekilde oluşturulan Erdoğan düşmanlığına karşı, diyalog kanalları işletilerek bu insanların bir türlü ikna edilmeye çalışılması.
(*) Kadınlar lehine çıkartılan kanun ve düzenlemeler tekrar gözden geçirilmelidir. Büyük tepkilere neden olan ve “pozitif ayrımcılık” gibi gözüken bu uygulamalar, kadınları erkekler karşısında hedef haline getirmiştir. Bu yanlıştan acilen dönülmeli ve Türk aile yapısına uygun yeni politikalar üretilmelidir.
(*) EYT yani (emeklik’te yaşa takılanların sorunları), Köprü geçiş cezaları, Değişik iş sahasında esnaflık yapanlara kesilen yüksek miktardaki cezalar, Trafik ihlal cezaları ve Adli merciler tarafından sık sık uygulanan kontrolsüz denetimler tekrar gözden geçirilmelidir. Geride binlerce mağdur insan oluşturmamak için, ben yaptım oldu mantığını bırakmak gerekir. Asıl olan ceza değil uyarı ve ıslah etmek olmalıdır. Her mağduriyet beraberinde ülkeyi yönetenlere karşı nefret ve kızgınlığa dönüştüğünü görelim artık.
Hiç bir ajandası olmayan, menfaatten uzak, samimi ve gönülden dile getirilen uyarı ve tavsiyelerimiz, Akparti’yi yöneten kardeşlerimiz nezdinde bir karşılık bulurmu? bilemiyorum. Ama şuna eminim ki : Müslümanların zafer ve başarısı istişare ve şura ile alınan kararlarda olduğu gerçeğidir. Hangi mazaretin arkasına sığınırsak sığınalım, kibir, gurur ve adam kayırma gibi hasletleri ayaklarımızın altına almadığımız müddetçe, gönüllerden silinip yok olmaya mahkum olmuşuz demektir.
“ALLAHIM AYAKLARIMIZI SABİT KIL, KALPLERİMİZİ BİRBİRİNE YAKLAŞTIR. DÜŞMANLARIMIZA KARŞI BİZE GÜÇ VE KUVVET VER.”