Korona günlerinde ABD'nin Müslümanlara davranışında hafif bir yumuşama sezildi ve gözlendi. Avrupa'da ise neredeyse Müslümanlarla gayri Müslimler arasında bir kaynaşma yaşandı. Ontolojik korku dini ayrımlara ağır bastı. Tabir caizse kriz günlerinde Müslümanlara iade-i itibarda bulundular. İslam dininin temizlik ve nezafete ve salgın hastalıklar karşısında öngördüğü tedbirlere hayran kaldılar ve gıpta ettiler. Avrupalılar bu güzelliklere bigane kalamazlardı. Nitekim öyle de olmuştur. Başta Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere olmak üzere belli başlı ülkeler adeta ezan ile barışmış, yeni bir siftah yapmış ve adeta İslam'a ve sembollerine 'iade-i itibarda' bulunmuşlardır. Batı'da bunun istisnası cumhuriyet ilkelerinin dinle ve özelde İslamiyet ile çeliştiğini söyleyen ve masonik bir geçmişten, anlayıştan gelen ve hareket eden Fransa olmuştur.
Mabetlerin ibadete açılması noktasında sadece camilere istisna getirmiştir. Camileri en sona bırakmıştır. Bu hususta Macron idaresi seleflerini aratmamıştır. Müslümanlar Fransa yönetiminin bu davranışına ve ayrımcılığına tepki göstermişlerdir. Maalesef cumhuriyet ilkelerini dine karşı yorumlayan Fransa özelde sadece İslam'a karşı ayrımcı davranmaktadır. Bunun dünyada pek örneği yoktur sadece ideolojik zeminde Çin ile dini veya Hinduizm zemininde dini refleksiyle hareket eden Hindistan akla gelebilir. İsrail ile Hindistan hem ideolojik hem de dini olarak Müslümanlara ve şeairlerine mesafelidir ve ayrım gözetmektedir. Netanyahu'nun oğlu Yair Netanyahu Müslümanları bu topraklarda yabancı saymaktadır. BJP destekçisi Hindular da Müslümanları Hindistan topraklarının yabancısı addetmektedir! Bütün dünya tersini söylerken Hindu fanatikler Müslümanların ve özellikle Tebliğ cemaati mensuplarının korona virüsünü yaydığını iddia ediyor ve bu algıdan dolayı Müslümanlara baskı yapıyorlar. Çin ile Fransa ise tamamen ideolojik davranıyor, yaklaşıyor. Çin özellikle de işgalci ve emperyalist karakterini gizlemek için korona virüsü gibi hususları seferber ediyor ve özellikle de Doğu Türkistanlı Müslümanların ve Uygurların hürriyetleri tahdit etmek ve kısıtlamak için fırsat kolluyor ve çırpınıyor.
Burada asıl üzerinde durmak istediğimiz konu Mescid-i Aksa'nın iki buçuk aydır kapalı tutulmasıdır. Bunun bahanesi veya gerekçesi korona virüsü olsa da asıl neden siyasi. Gerekçe, bahane doğru olsa bile niyet bozuk. 'Bunu da nereden çıkartıyorsun?' şeklinde bir soru akla gelebilir. 1993 ve sonrasında Halil kentinde yer alan Hazreti İbrahim Camii kısıtlamalarla boğuşuyor. Ezan kısıtlaması bunlardan birisi. Ramazan ve sonrasında yeniden ezan sesi kısıtlandı. Yasak hortladı. Avrupa'da serbest bırakılırken Filistin'de ezan kademeli olarak yasaklanıyor. Kısaca İsrail bahanelerin arkasına sığınarak Müslüman mabet ve abidleri yasak kapsamına alıyor ve korona gibi vesilelerle bunu genişletiyor.
Kudüs konusunda uzman ve Aksa sürgünlerinden olan ve halen Türkiye'de yaşayan Abdullah Maruf İsrail'in Aksa konusunda sınırlandırmalarında kesinkes bir çifte standart uyguladığına işaret etmektedir. Filistin'de bütün camiler/mabetler açık olmasına rağmen Aksa Camii kapalı tutulmuştur ve Ürdün'e bağlı Mescid-i Aksa idaresi İsrail'e danışmadan yani tek yanlı olarak Pazar günü (31 Mayıs 2020) Mescidi açma kararı almıştır. Mescid-i Aksa'nın dini işlerine ve vakıflarına bakan dini idare Ürdün/Amman'a bağlı olarak çalışmaktadır. Filistin'de Gazze dahil tüm mabetlerin, cemaate hizmet vermesine, açılmasını rağmen İsrail Aksa üzerinde tahdidini kaldırmamıştır. Özellikle Filistin ve Ürdün'deki İslami çevreler İsrail'in ne yasağının ne de açma kararının dikkate alınmasını tavsiye etmektedir. Sebebi de İsrail'in bunu hükümranlık hakkı olarak görmesi ve ileride dini günlerin ve ibadetlerin düzenlenmesinde kendisini yetkili sayma eğilimidir.
Kısaca Gazze, Batı Şeria ve 1948 sınırları içinde kalan bütün bölgelerde mescit ve camilerin açılmasına rağmen Aksa bundan muaf tutulmuştur. Dolayısıyla Aksa ayrıma tabi tutulmuştur. Kıyamet Kilisesi açılmış ve onun ötesinde Yahudilerin Süleyman Tapınağının kalıntısı olarak saydıkları Burak Duvarı bile 'ibadete' açılmış ama bitişiğindeki Aksa bundan mahrum bırakılmıştır. Ramazan boyunca Aksa kapalı kalmış buna kadir gecesi de dahildir. Bayram namazlarında da atıl kalmıştır.
İsrail Mescid-i Aksa'nın açılması yönünde taciz edici şartlar ileri sürmüş ve dayatmıştır. Burada asıl mesele güven meselesidir. İsrail'in Yahudileştirme ve ilhak politikaları çerçevesinde güven meselesinin aşılma imkanı da kalmamıştır. İsrail fırsat kollayan bir yapıdır. Bundan dolayı Filistinliler İsrail'e 'mabedimden elini çek, başka ihsan istemem ' mesajını veriyorlar. Haksızlar mı?
Fikriyat