Sevgili dostlar!
Bugün âlemlere rahmet Hz Muhammed (as) elinde yetişmiş büyük sahâbi Ebû Derdâ (ra) hayatını kısaca sizlere anlatacağım.
Amacımız; elbette'ki, geçmişte yaşamış bu ulvi şahsiyetlerin sadece hayatlarını öğrenmekle kalmayıp, tarihde eşi ve benzeri görülmemiş olan Sahâbe-i kiramın hayatlarından günümüze ışık tutmak ve kaliteli müslüman nasıl olunur? Gerektiğinde Allah için neler feda edilir? ve hangi sıkıntılara talip olunur? bu ve buna benzer soruların cavabını bizzat Allah'ın elçisi tarafından terbiye edilip, yetiştirilmiş olan bu şahsiyetlerin nümune-i imtisal olan hayatlarından almak ve günümüze ışık tutmaktır.
Ebü’d-Derdâ’ Uveymir b. Kays b. Zeyd el-Hazrecî.
Künyesiyle meşhur olup adının Âmir, lakabının Uveymir, babasının adının Zeyd veya Âmir, dedesinin adının ise Kays olduğu da söylenmiştir.
Vâkıdî'nin naklettiğine göre, Ebû'd-Derdâ ailesi içinde en son Müslüman olandır. Onun örtüyle örttüğü bir putu vardı. Kendisini İslâm'a dâvet eden dostu İbn Revâha bir gün putunu o evde yokken parçaladı ve gitti. Ebû'd-Derdâ eve gelince önce çok kızmış, sonra şöyle demiştir: "Eğer putta bir hüner olsaydı, kendini koruyabilecekti." Ve sonra Peygamber Efendimize giderek Müslüman oldu.
Ebü’d-Derdâ önceleri ticaretle meşgul olduğunu, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra ticaretle ibadeti bir arada yürütemeyeceğini anlayınca ibadeti seçtiğini anlatır.
Uhud Savaşı hariç sonraki birçok savaşta bulunmuştur.
Hz. Peygamber hayatta iken Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyerek tamamını ona okumuştur.
Hz. Ebû Bekir’in hilâfetinin son zamanlarında başlayan Yermük Savaşı’nda ordu kadısı (kÄdıl cünd) olarak bulundu ve bu görev İslâm tarihinde ilk defa onunla başlamış oldu.
Ebü’d-Derdâ tefsir, fıkıh, hadis ve kıraat sahalarında ashabın ileri gelenlerindendi.
Yıllarca titizlikle yürüttüğü kadılık görevi sırasında bir hüküm verdikten sonra davalıları geri çağırtıp onları tekrar dinlediği olurdu.
Ebü’d-Derdâ hadis öğrenmek üzere çeşitli ülkelerden gelenlere hadis rivayetinde de bulunmuştur.
Onun rivayet ettiği hadislerin sayısı 179 olup Enes b. Mâlik, Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b. Abbas gibi sahâbîlerler kendisinden hadis rivayet edenler arasında yer almaktadır.
Ebü'd-Derdâ'nın önemli bir yönü de Kur’an muallimliğidir.
Sabah namazından sonra talebelerini okutmaya başlardı.
Anlatıldığına göre talebeleri onar kişilik gruplara ayırır, her grubun başına bir öğretici tayin ederdi. Öğreticiler talebeleri çalıştırırken kendisi de halkalar arasında dolaşarak çalışmaları takip eder, belli bir seviyeye ulaşan öğrenciler kıraatlerini ona arzederlerdi. Bu usulü ilk defa onun başlattığı söylenmektedir.
Ebü’d-Derdâ’nın kıraat halkaları bazan 1600 kişiye kadar ulaşırdı.
Ondan Kur’an öğrenenler arasında hanımı küçük Ümmü’d-Derdâ, Atıyye b. Kays el-Kilâbî, Hâlid b. Ma‘dân ve Ba‘lebek Kadısı Süveyd b. Abdülazîz bulunmaktadır. Meşhur yedi kıraat imamından İbn Âmir de ondan Kur’an dersi almıştır.
Ebü’d-Derdâ’nın biri sahâbî olan büyük Ümmü’d-Derdâ, diğeri tâbiî olan küçük Ümmü’d-Derdâ adlı iki hanımı vardı. Küçük Ümmü’d-Derdâ, Kur’an kıraatindeki üstünlüğü ile tanınan bir hanımdı.
Ebü’d-Derdâ’nın Bilâl ve Yezîd adlı iki oğlu ile Derdâ ve Nesîbe adlı iki kızı olmuş, bunlardan Bilâl Emevîler döneminde Dımaşk kadılığı yapmıştır.
Ebü’d-Derdâ, daima âhiret hesabını ve Allah rızâsını gözetir, çevresinde olup bitenlere ibret gözüyle bakardı. Müslüman olduğu sıralarda karısını ihmal edecek kadar ibadete düşkündü.
Selmân-ı Fârisî, İslâmiyet’in bu kadarına izin vermediğini söyleyerek onun bu konudaki aşırılığına engel oldu. Ebü’d-Derdâ’nın ibadeti daha çok tefekkür ve ibret alma tarzındaydı.
Ebu Derdâ, Dünya malına değer vermeyen biriydi.
Buna bir misal, kızı Derdâ’yı onunla evlenmek isteyen zengin kişiye vermemiş, fakir bir müslümanla evlendirmişti. Çünkü onun için iman ve ahlak zenginliği hepsinden önemliydi.
Bildiklerini söylemekten çekinmezdi.
Halkı iyilik etmeye, âhireti düşünmeye, yetimleri gözetmeye, köle âzat etmeye, Allah’ı zikretmeye, mütevazi ve dünyaya karşı tok gözlü olmaya, zulümden kaçınmaya teşvik eder, İnsanın bildiklerini uygulaması gerektiğini söyler, ilme ve dini yaşamaya çok önem verirdi.
• Ebü’d-Derdâ’nın güzel sözlerinden bazıları şunlardır:
“Kul Allah’a ibadetle meşgul olunca Allah onu sever, mahlûkatına da sevdirir”
“İmanın zirvesi başa gelene sabır, kadere rıza, samimi bir tevekkül ve Allah’a boyun eğmektir”
“Bir saat tefekkür, bütün bir gece nâfile ibadet etmekten hayırlıdır”
“Bilmeyene bir kere, bilip de yapmayana yedi kere yazıklar olsun.”
Bütün ömrünü takvâ içinde geçiren Ebû'd-Derdâ'nın güzel yüzlü, esmer, sakalını boyayan, başına takke geçirip üzerine sarık saran bir zat olduğu zikredilmiştir.
Ebû'd-Derdâ hastalandığı bir sırada arkadaşları yanına gelerek
"Ey Ebû'd-Derdâ, nerenden şikayetçisin?"
demişler; Ebû'd Derdâ,
"Günahlarımdan" diye cevap vermiş;
"Canın bir şey istemiyor mu?"
sorusuna, ise "Canım Cennet istiyor."
demiştir.
Ebü’d-Derdâ h: 32 m: 652 yılında, bazı rivayetlere göre ise 31’de (651) Dımaşk’ta (şamda) vefat etti ve BâbüssagÄ«r Kabristanı’na defnedildi.
Rabbimiz olan Allah cc dan isteğimiz! bizleri yarın mahşer günü, peygamberi (as) sahabesi ve Ebû Derdâ (r.a) ile birlikte haşreylemesidir.
Âmin.
– TDV Ansiklopedisi.
– (Hâkim, el-Müstedrek, III, 336).
– (El-Hilye, I, 218; et-Tabakat, VII, 118).