Uzun metrajlı araştırma yazıları kaleme alan Nejdet Demirel, Orta Doğu başta olmak üzere İslam dünyasının içinde bulunmuş olduğu sorunları anlatan pek çok yazısı; farklı gazete, dergi ve dijital platformlarda yayınlanmıştır.
Katar eski Başbakanı: Şeyh Hamad bin Casim, El Cezire kanalına verdiği röportajda aynen şunları söyledi: ABD bizden bölgedeki Şii hükümetleri desteklememizi istiyordu.
Gündem Ortadoğu ve İran olunca Katar Başbakan’ın El Cezire kanalına verdiği mülakat, İran’ın ABD ile olan ilişkisini tartışılır hale getirmiştir. Şuan siyonist İsrail devleti ile bir savaşın eşiğine gelen İran, İsrail’e karşı İslâm dünyasına birlik olalım mesajları veriyor. Konu İsrail gibi siyonist zalim işgalci bir devlet olmasına rağmen, İran rejiminin bu birlik çağrısı Müslüman halklardan gerekli ilgiyi görmedi. İran’a karşı duyulan bu öfke ve güvensizliğin nedenleri üzerine bu yazı kaleme alınmıştır.
İran’ın, görünürün aksine ABD ile kapalı kapılar ardında, basına sızmış birçok görüşme yaptığını biliyoruz. İran’ın; ABD, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleriyle yaptığı bir dizi gizli görüşmeler ve halkı müslüman olan devletler içerisinde giriştiği mezhepsel operasyonlar, İslam dünyasında İran, güven duyulmaz bir devlet algısı kabul görmüştür. İran’ın, büyük şeytan dediği ABD ile: Irak, Afganistan işgali ve İsrail’e karşı atılacak adımların belirlenmesinde gizli görüşmeler yapması kamoyuna defalarca yansımıştır. Müslüman halklara karşı katliam ve zulümden geri durmayan Çin ve Rusya gibi emperyalist ülkeler ile stratejik birliktelikler oluşturması, İslam dünyasında İran’a, karşı duygulan güvensizliği had safhaya çıkarmıştır.
İran, ümmetin kanayan yarası olan Filistin meselesini de kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemiştir. Filistin konusu; müslüman halklara karşı; siyasi, politik ve inanç eksenli olarak İsrail üzerinden kullanışlı bir aparata dönüştürüldüğünü görüyoruz. İran, bu siyasetiyle iki önemli politik hedefe odaklanmış durumdadır. .İsrail düşmanlığı ile, kendi halkını bir arada tutma isteği.. .Müslüman halklara karşı sempati toplayarak, vahdet adı altında onları kendi siyasi doktrini çerçevesinde etrafında toparlamak. Nitekim: Libya, Suriye, Irak, Yemen gibi ülkelerde tamamen ve bazı halkı müslüman olan ülkelerde ise kısmen başarılı oldular diyebiliriz.
İran rejiminin görünenin aksine, nasıl ikiyüzlü siyasi bir tavır içerisinde olduğunu ve müslüman halklar nasıl aldatılmış hep beraber verilecek örneklere bakalım.
1980 ve 1988 yılları arasında gerçekleşen İran-Irak Savaşında İran, Amerika Birleşik Devletlerinden İsrail üzerinden silah satın almıştı. ABD medyasında “İrangate Skandalı” olarak anılan İran’a yapılan bu silah satışı nedeniyle dönemin ABD başkanı Ronald Reagan, önce olayı inkar edip sonrasında kabul etmek zorunda kalmıştı.
İran, İsrail’e saldırı yapacağı zaman saldırı öncesi ABD ye bilgi vermesi. Nitekim Eski ABD başkanı “Donald Trump” Kasım Süleyman’ın öldürülmesinden sonra, İran’lı yetkililer bizimle temasa geçip şunları söylediler: İçimizdeki kamuoyu baskısından dolayı Irak’taki bir ABD üstüne saldırı yapacağız diye bize bilgi verildi.
Dolayısıyla ABD, İran ilişkilerine bakıldığı zaman, İran’ın büyük şeytan dediği Amerika Birleşik Devletleri ile bir çok ortak operasyon ve istihbarat paylaşımı bizzat ABD’nin öldürdüğü Kasım Süleymani öncülüğünde bir ekip tarafından yapıldığını, İran devletinin en üst düzeyde yöneten kadroların itiraflarından öğreniyoruz. Aşağıda sıralayacağımız İranlı yetkililer aynen şu itirafta bulunuyorlar. “ABD’ye, İran Devleti Yardım ve İstihbarat Desteği Vermemiş Olsaydı, ABD Ne Irak’ı Nede Afganistan’ı İşgal Edebilirdi. Bizim Sağladığımız Destekle AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ Bu Ülkeleri İşgal Edebilmiştir. Aynı İran Devlet Başkanları, Irak Anayasasını ABD İle Beraber Yazıp Hazırladık Diye Söylüyorlar.” Bu itirafları yapan İranlı devlet büyükleri şunlar : . İran eski cumhurbaşkanı, “Mahmud Ahmedinejad” . İran’ın eski cumhurbaşkanı, “Haşimi Rafsancani” . İran eski cumhurbaşkanı, “Ali Hatemi” . Hamaney’in başdanışmanı “Ali Ekber Velayeti” . İran eski başkan yardımcısı, “Muhammed Ali Abtahi” . İran eski dışişleri bakan yardımcısı, “Muhsin Amizade”
İran’a bağlı milis gruplar, Suriye’de katil Beşar Esad yönetimi ile beraber hareket ederek binlerce ifade edilecek rakamlara ulaşan masum sivil; kadın çocuk demeden katledildi. İran, Suriye’de bu katliamlara halen devam edip sürdürmektedir. Terör örgütü “PKK’nın” en büyük lojistik desteği sağlayan ülkelerin başında İran gelmektedir. İran medyası ve din adamları her fırsatta Türkiye aleyhinde düşmanca söylem ve tavırlardan geri durmamışlardır. İran rejimi, Azeri-Ermeni savaşında açıktan Ermenistan’dan yana tavır almıştır. Rusların masum binlerce Çeçen müslümanın ırzına geçip katledilmesi karşısında, İran Rusları desteklemiştir. İran devleti Komünist Çin yönetimi tarafından asimile edilen kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürülen “uygurlu” Türk müslümanlara sırtını dönmüş ve yaşanan katliamlara, Çin’in içişleri sorunudur diyerek kominist Çin devletine sahip çıkmıştır.
Toparlayacak olursak, İran sahip olduğu imkan ve kabiliyetleri İslam dünyasının birliği için değil, İran’a milis güç oluşturmak için İslam ülkeleri içerisinde giriştiği operasyonlar İran’ı güvenilmez ve birçok İslam ülkesi nezdinde milli güvenlik sorunu hâline getirmiştir. Doğal olarak İran’ın, müslüman halklara yaptığı birlik çağrıları İran’ın, ısrarla takip ettiği ayrıştırıcı siyasi politik sebeplerden dolayı kabul görmemiştir. İran rejiminin İslam ülkeleri üzerinde yayılmacı bir siyaset takip edip bu ülkeleri nasıl ele geçirmeye çalıştığına dair, İran’ın Dinî Lideri Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığı ile bilinen Tahran Milletvekili “Ali Rıza Zakai” bu durumu şöyle anlatıyor: “İran’ın Tahran haricinde Beyrut, Şam, Bağdat ve Yemen Sana gibi dört başkentimiz daha oldu diyerek İran’ın, Sünni İslam coğrafyalarda yayılmacı politikasını deşifre etmiş oluyordu.
Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti, kirli siyasi anlayışı nedeniyle, kendisi ile beraber İslam dünyasına da kaybettirmeye devam ediyor.