Allah’ın” selamı, rahmeti, bereketi, siz değerli kardeşlerimin üzerinize olsun.
Değerli dostlar bana yine kızacaksınız, niye bu kadar uzun yazıyorsun diye. Samimi bir itirafta bulunmak istiyorum. Aslına bakılırsa bu durum benimde pek hoşuma gitmiyor. Ama ele aldığım konuların öneminden olsa gerek, kısa yazarsam mesele anlaşılmayacak korkusu ister istemez beni yazının muhtevasını uzatmaya sevk ediyor. Sizde takdir ederseniz ki, benim kaleme aldığım yazılar köşe yazısından ziyade araştırma yazılarıdır. Sabrınız için şimdiden teşekkür ediyorum. Hepinizden “Allah celle celâlühü” razı olsun.
25 Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çökmesi sonrası yerine “Rusya Federasyonu” kuruldu. Kominist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin despot yönetiminin aksine, Rusya Federasyonu çatısı altında yaşayan Müslüman halklar yıllar sonrada olsa kısıtlı özgürlük alanı buldular. Yanı başımızda bulunan Rusya,148 milyon nüfusunun 30 milyon civarında Müslüman olması, İslam dünyasının geleceği açısından büyük fırsatlar barındırmaktadır. Aşağıda vereceğimiz istatistiki bilgiler konunun jeostratejik öneminin görünmesi açısından önemlidir.
Çok etnik ve farklı dinleri bir arada barındıran Rusya’da nüfusun:
%20’si Ortodoks Hristiyan, %15’i Müslüman, %2’si diğer Hristiyan mezhepleri,
%1’i Yahudiler, %1’i Budistler, %61’ini de 70 yıllık eski Komünizm döneminin etkisiyle herhangi bir dine inanmayanlar ve hangi dine inandığı belli olmayanlardan teşekkül etmektedir.. Rusya’da ateist ve herhangi bir dine inanmayanların çoğunlukta olması bunun doğal sonucu olarak, Rus halkını yeni bir kimlik arayışına itmiştir.
TÜM DÜNYA Müslümanlarına SESLENMEK İSTİYORUM
Rus halkı islamileşirse, İslam dünyası jeopolitik olarak muazzam bir güç devşirecektir. Artan Müslüman nüfus beraberinde Rusya Federasyonunu İslam dünyasına yaklaştıracaktır. Rusya, bir İslam ülkesi olmadığı halde İslam İşbirliği Teşkilatı’nca gözlemci statüsünde teşkilata kabul edilen beş devletten biri olduğunu gözden kaçırmayalım. Rus Federasyonu içerisinde yaşayan halkların nüfus artış oranlarına bakıldığı zaman, Müslümanların nüfus artış oranı Hristiyanlara göre çok daha fazladır. İslam dünyasının başına çöreklenmiş devlet başkanlarından bazı adımlar atılmasını beklemek saflık olur, çoğunun durumu ortada. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet işleri başkanlığı vasıtasıyla bazı girişimleri var. Örneğin : Rusya’da yeni yapılan camiilerin sayısı 10 bine yaklaşmaktadır. Camii cemaatinin çoğunu ise gençler teşkil etmektedir. Rusya’nın en büyük camiisi olan “Moskova Merkez Camii” Türkiye Diyanet Vakfı’nın büyük katkıları ile inşa edildi. Camiinin açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Viledemir Putin birlikte yaptılar. Müslümanların sayıca çoğalması, Rus lider Putin şu açıklamayı yapmak zorunda kalmıştı: “İslamiyet Rusya’nın manevi hayatının ayrılmaz bir parçasıdır” demişti.
Diyanetin belli başlı bölgelerde çalışması olsada, 148 milyonluk süper güç olan Rusya Federasyonu için yetersiz kalmaktadır. Tüm dünya Müslümanları inisiyatif alıp, bu bölgelere yüce yaradanın mesajını ulaştırmak zorundalar. Artık bilmeyenimiz yoktur diye düşünüyorum ; pekçok sahabe binlerce kilo metre yolu, at sırtında, bazen de yürüyerek, ailesinden sevdiklerinden çok uzak diyarlara neden kendilerini yolculuk yapmak zorunda hissettiler. Allah’ın mesajını ulaştırmak için geldikleri topraklardan bir daha geri dönmeyerek, ruhlarını uğruna mücadele verdikleri dava adına Rahmani Rahime teslim ettiler.
BU DUYGU VE DAVA BİLİNCİNİ kavrayamıyan BİRİSİ ZATEN BU YAZININ KONUSUNU ANLAMASINI BEKLEMİYORUM.
RUSYA’NIN GELECEĞİ, İSLAM DÜNYASI İÇİN NE İFADE EDİYOR. RUSLAR BU KONULAR ÜZERİNE Tartışa DURSUN. BU KADAR HASSAS KONU, BİZ MÜSLÜMANLARIN GÜNDEMİNDE OLMAYIŞI NASIL İZAH EDİLEBİLİR BİLMİYORUM.
Allah aşkına RUSLAR neyi gündem yapmış tartışıyorlar, ya biz müslümanlar gereksiz tartışmalarla ömrümüzü tüketip duruyoruz. İslam’dan Uzak milyonlar bizleri bekliyor.
Rusya’da aile işlerinden sorumlu başpapaz Dimitri Simirnov, “Avrupa’nın 30 yıl içinde, Rusya’nın ise 50 yıl içinde İslam’a geçeceğini söylüyor.” Batı’da İslam’ın hakim olacağını belirten Simirnov, “Müslümanlar kendi değerleri adına yaptıkları mücadelede ölümü göze alırken, buna mukabil, batılılar ise sadece tükenmiş hasta insanlar ve ölü gibiler diyor.”
Moskova’da yaşayan
gazeteci Agşin Kişiyev: Rusya’daki Müslümanların durumunu şöyle özetliyor : “Rusya Federasyonu’nda yaklaşık 30 milyon Müslüman yaşamaktadır. Rusya’nın genel nüfusu yılda ortalama 700 bin azalırken, Müslüman nüfus %4 oranında artmaya devam ediyor. Batılı uzmanlar Rus nüfusundaki bu değişimin çok ciddi milletlerarası sonuçları olacağını ileri sürüyorlar. Birleşmiş Milletler, şu anda yaklaşık 148 milyon olan Rus nüfusunun 2050 yılına kadar üçte bir oranında azalarak 95 milyona düşeceğini tahmin ediyor. Ruslar arasındaki doğum oranı her yıl düşerken Federasyon içerisindeki Müslümanlarda ise bunun tam aksi görülüyor. Dolayısıyla 40-50 sene içinde Rusya’daki Müslümanların çoğunluğu oluşturması ihtimal dahilindedir.
Prof Dr Paul Goble, “Rusya’daki İslam” adlı kitabında ise şunları dile getiriyor: Bugün Moskova’da 2,5 milyon Müslüman olup, Paris’te yaşayan Müslüman sayısından fazladır. Ayrıca Sem Petersburg’ta 1,5 milyon Müslüman; Karalye, Kamçatka, Sakhalin yarımadası gibi, şimdiye kadar tek bir Müslümanın bulunmadığı bölgelerde dahi çok sayıda Müslümanın yaşadığını görmek mümkün.
Ünlü Rus araştırmacı yazar “Yuriy Mihaylov” ise şu bilgileri veriyor: Kuran’ın Rusya’da doğru anlatılması durumunda Ortodoks halkın büyük çoğunluğunun İslamı severek kabul edeceğine inandığını belirterek, ‘Zira İslam dini Hristiyanlıktan farklı olarak insanın sosyal hayatta çok aktif olmasını emrediyor. İslam dininde çelişkili hiçbir şey yoktur. Kuran’ın gerçekten yüce Yaratıcı tarafından insanlara gönderildiğini ve Hazreti Muhammed son peygamber olduğunu kabul etmek gerekiyor. Rusya’daki insanların çoğu manevi bir boşluk içindedir. Ortodoksluk’ta aradıklarını bulamayanlar çeşitli tarikatlara yönelerek kurtuluş yolunu bulmaya çalışıyorlar. “Yuriy Mihaylov” eleştiride bulunarak sözünü şöyle bitiriyor:
İslam dini hakkında bazı İslam ülkelerinde Rusça İslami kitaplar basılıp burada dağıtılıyor. Halbuki bu kitaplar dikkatle incelendiğinde bunların Ruslara değil, Müslüman halklara yönelik yazıldığını görüyoruz. Bu kitapların kabaca Rusça’ya yapılan tercümeleri Rus halkına hitap etmiyor. Dolayısıyla Puşkin ve Dostoyevski’nin eserini okumaya alışık Rus aydınları, özensiz tercüme edilen bu kitaplara fazla ilgi duymamaları normal.
YUKARIDA TESPİTİ YAPILAN saptamaların DOĞRU ANLAŞILMASI İÇİN, RUSLAR İLE MÜSLÜMANLARIN MÜCADELESİNİN ANLATILDIĞI TARİHİ BİLGİLER MUTLAKA BİLİNMESİ GEREKİR. DETAYA GİRMEDEN RUSYA’DA YAŞAYAN MÜSLÜMAN HALKLARIN KISA TARİHİ ŞÖYLE: İslam’ın Rusya topraklarına ulaşması 7.yüzyıl 641’de Abdurrahman bin Rebia önderliğinde olmuştur. İslam ordusu, İran ve Kudüs’ü kontrol altına aldıktan sonra Güney Kafkasya’nın kuzeyine doğru ilerlemiştir. 737 yılında Hazar Krallığı’na karşı alınan galibiyet sonrası Kuzey Kafkasya Müslümanların yönetimine geçmiştir. Ardından Özbekistan ve Tacikistan’ın da İslamlaşmasıyla bölge 1200 yıl boyunca İslam devletlerinin yönetimi altında varlık göstermiştir. Hızla İslamileşen bölge, birçok hadis, fıkıh, Kelâm, bilgini yanı sıra, tanınmış felsefe fizik ve matematik çinin yetiştiği bir ilim merkezi olmuştur.
Tarihçiler, Rusya topraklarında ilk kurulan İslam Devletinin “İdil Bulgar Hanlığı olduğunu söylerler” Rusya’nın Sibirya bölgesinde İdil ve Kama nehirlerinin birleştiği yerde bulunan Bulgar Hanlığı tabiat zenginliği, ulaşım yönünden bölgenin en zengin merkezi olduğu öteden beri kabul edilir. Bulgar tüccarlarının Harezm ve Samani ülkesinde Müslüman tüccarlarla temasları neticesinde ülke topraklarında İslam dini yayılmış kabul görmüştür. Bulgar Hanlığın topyekün İslamı kabul etmesi ise şöyle gelişmiştir. Bu sıralarda İdil-Bulgar devleti tahtına yeni çıkmış olan “Almış Han” İslamiyet’e ilgi duyuyordu. 920 yılında gördüğü bir rüya üzerine İslamiyeti kabul edip Müslüman olmuştur. İslamiyeti devletin resmi dini kabul ederek tüm dünyaya ilan etmiştir. Yaklaşık beş asır devam eden İdil-Bulgar Hanlığı, Rusların devamlı saldırıları neticesinde 1399’da tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu tarihten sonra Müslüman halka karşı baskı zulüm kademeli olarak artmıştır.
Deli Petro,1682-1725, dönemi, Müslümanların Hristiyanlaştırılması için bir dizi tedbirler alınır. Kurulan vaftiz komisyonları izinsiz ibadet yerleri açılmasına izin verilmez, vaftiz komisyonuna haber verilmeden açılan Camii, medrese ne varsa hepsi yıkılıp yok edilmiştir. Hristiyanlığı seçen Müslüman aileler, toprak ve hayvan yardımı ile ödüllendirilmiş ve Hristiyan olmayı kabul etmeyen aileler ise, baskı ve zulme ile terbiye edilmeye çalışılmıştır.
1762-1796’da tahta çıkan Çariçe II.Katerina, Müslümanların bir çok bölgede ayaklanıp başkaldırması sonucu, Müslümanlara karşı daha esnek bir politika takip etmeye onu yönlendirmiştir. 200 yıl boyunca zulüm ve işkence altında yaşayan Müslümanları katlederek baskı altında tutmanın, Hristiyanlığın yayılmasına katkı sağlamıyacağını gören II.Katerina, baskıcı devlet anlayışından vaz geçerek, daha ılımlı bir siyaset anlayışı ortaya koymuştur. Çarlık yönetiminin Müslümanları kontrol altına almak isteği, kısıtlı sayıda da olsa müftülükler açılmasına izin verilmiştir. Bu doğrultuda II.Katerina geçmişe nazaran Müslümanlarla ılımlı sayılabilecek bir politika izlemeye özen göstermiştir. Her ne kadar Müslümanların üzerindeki baskı II.Katerina döneminde ciddi derecede azalmış olsa da, Müslümanlar açısından hiçbir zaman baskının olmadığı rahat bir ortamı görmek mümkün olmadı.
Tarihte kurulmuş Rus devletlerine bakıldığında, Müslümanlar ile Ruslar arasında inişli çıkışlı bir siyasi dönem karşımıza çıkmaktadır. 1917 Bolşevik devrimi sonrası kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin, 1922’den çöküşü sayılan 1991’e kadar olan süre zarfında, Müslüman halk, Rus toprakları içerisinde sistematik bir şekilde öldürülme, tehçir, işkence ve zulüm adına ne varsa iliklerine kadar yaşadığı tarih olmuştur. Müslümanların da dahil olduğu yaklaşık 40 milyon insan öldürülmüş ve tehçir edilerek yurtlarından sürüldüğünü tarihçiler ortaya koymaktadır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çökmesi sonrası yerine kurulan “Rusya Federasyonu, 25 Aralık 1991’den sonraki süreçte” Müslümanlar üzerindeki baskıların bir çoğu kaldırılmış, Müslüman topluluklara belli şartlar dahilinde ibadet serbestliği getirilerek, Ruslar ile Müslümanların entegrasyonu için pekçok yeni düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Kuran’da geçen ayetlerin, 3’te 2 sinde tarihi olaylardan bahsediliyor olması, geçmişi önemseyerek işe koyulmamızın ne kadar mühim bir mesele olduğunun göstergesidir.
Son sözü, Fransız düşünür insan hakları savunucusu, “François Marie Arouet (Voltaire’ye)” verelim. “Tarih; milletlerin tarlasıdır. Her toplum geçmişte bu tarlaya ne ekmişse, gelecekte onu biçer.”
Selam ve duayla