ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4490
EURO
34,5109
ALTIN
2.473,25
BIST
9.561,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
21°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

İslam’da Şefaat varmıdır?

19.01.2020 00:00
A+
A-

Bir konuyu doğru anlamanın en güzel yolu, kavramları doğru yerde kullanmak ve doğru biçimde anlamaktan geçer.Bunun için konumuzu teşkil eden Şefaat kavramının ıstılahi manasını vermekle başlayalım.

Şefaat: “ahirette peygamberlerin ve kendilerine şefaat yetkisi verilen kimselerin, bir müminin günahlarının affedilmesi veya daha yüksek derecelere ulaşması için Allah’a yalvarmaları, dua etmeleri, aracı olmaları” demektir.

Kur'an-ı Kerim'de şefaatten söz eden bir çok ayet vardır.Bu ayetleri tasniflediğimizde karşımıza konuyla ilgili üç kategori çıkar. Bunlardan ilki şefaatin tümünün Allah'ın olduğunu ve ondan başka hiçbir şefaatçinin bulunmadığını söyleyen ayetlerdir. İkinci küme ayetlerde ise ahirette hiçbir şefaatin olmadığı belirtilir. Son kategoride ise şefaat, şartlara bağlanır. 

 Kur’an’da “şefaat” kelimesi,  hem dünyevi hem de uhrevi anlamda kullanılmıştır.
Uhrevi şefaatten bahseden ayetleri incelediğimizde farklı üç tablo ile karşılaşırız. Kur’an ahiretten bahsederken bazen; “şefaatin olmadığı”, “şefaatin kabul edilmeyeceği” gün ifadelerini kullanırken bazen ; “O’nun katında ancak izin verdikleri kimseler şefaat edebilecekler”  Bazende Şefaatin yanlızca Allah’a ait olduğu şeklinde ifadeler kullanmaktadır.
Zikredilen bu ayetlerin lafzı umumi ama manası hususidir. Yani şefaatin fayda vermeyeceği kimseler müminler değil tevbe etmeden küfür üzerine ölen, Allah’ın ayetlerini değiştirmeye çalışan kafirlerdir. Ayetler müminlerden değil kafirlerden bahsetmektedir. Yoksa şefaati yok sayan bir ayet değildir. Çünkü günahkar müminlere Allah’ın izin vermesiyle şefaat edilecektir.Eğer ayet günahkar müminler hakkında olmuş olsaydı bu durum günahkar müminle kafiri bir tutmak olacaktı. Bu da Allah’ın adaletine yakışmaz.

Bazı ayetlerde her ne kadar Allah’a yaklaşma adına sahte şefaatçi edinen kimselere bir azarlama, onların beklentilerini boşa çıkarma olsa da mutlak manada şefaati yok etme yoktur. Şefaat hakkındaki ayetlerin geneline baktığımız da Allah’ın izni ile izin verdiği kimselere şefaat edileceği anlaşılmaktadır. Eğer bu ayet şefaatin olmadığını ifade etmiş olsaydı, Allah’ın izniyle şefaat edilebileceğini belirten ayetlerle çelişecekti.

Şefaatin hak olduğu Kur’an sünnet ve İcma ile sabittir.Şefaatin varlığı Ayetlerle Hadislerle ve Ehl-i sünnet ulemasının ittifakı ile mevcuttur.Şefaati inkar ise küfürdür.

ŞEFAATİN VAR OLDUĞUNUN DELİLİ OLAN AYETLER
Birçok ayet-i kerimede Allah (cc)nın izin verdiği kişilerin şefaat edebileceği açıkça ifade edilmiştir. Mesela:
“İzni olmadan O’nun huzurunda kim şefaat edebilir?” (Bakara  255)
“Onun izni olmadan hiçbir şefaatçi şefaat edemez” (Yunus 3)
“Rahman nezdinde söz ve izin alandan başka hiçbirinin şefaate gücü yetmeyecektir” (Meryem 87)
“Allah’ın huzurunda kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez” (Sebe 23)
“O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez” (Ta-ha 109)
“Göklerde nice melekler var ki onların şefaatleri, Allah’ın, dilediği ve razı olduğu kimse için izin vermesi haricinde bir işe yaramaz.”(Necm 26)
“Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.” (Müddessir 48)
HADİSLERDE ŞEFAAT

“Bir defasında: Ebu Hüreyre (ra) şöyle buyurur:
Ya Rasulallah (sav), Kıyamet gününde senin şefaatinle en ziyade mes’ud olacak kimdir?” diye sordum.
Şöyle buyurdular:Ey Ebu Hüreyre, hadis öğrenme hususundaki hırsını gördüğüm için bu hadisi senden evvel kimsenin bana sormayacağını zaten biliyordum. Kıyamet gününde insanlardan şefaatime en ziyade mazhar olacak kimse kalbinden veya içinden ihlasla “La ilahe illallah” diyen kişidir” (Buhari)
Cabir ibn-i Abdullah’tan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuşlardır:
“Kim ezanı işittiği zaman:Ey şu mükemmel davetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed (sav)’e “Vesile”yi ve fazileti ver. Onu, kendisine vaad ettiğin “Makam-ı Mahmud”a ulaştır’’ diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefaatim vacip olur.” (Buhari, Ebu Davud,  Tirmizi, Nesai,  İbn-i Mace)
  
Selefiyye, Ehl-i sünnet ve Şia mezheplerine mensup alimlere göre şefaat büyük günah işleyen ve tövbe etmeden ölen müminleri de kapsayacaktır. Kur’an’da ve sahih hadislerde ahirette hakimiyet ve şefaatin yalnız Allah’a ait olduğu açıkça belirtilmekle beraber bazı ayetlerde şefaat etme izni verdiği kullarının, razı olduğu ve şefaat edilmelerine izin verdiği kimseler hakkında şefaatçi olabilecekleri bildirilmektedir. O’nun şefaat izni vereceği kulları Hz. Peygamber, diğer bütün peygamberler, melekler, salih ve müttaki müminlerdir. Haklarında şefaat edilmesine razı olduğu kimseler ise samimi bir şekilde kelime-i şehadet getirerek müslüman olanlardır (İbn Teymiyye). 

 Üstad Bediüzzaman Hazretleri dördüncü Lem’ada “Evet, rivayet-i sahiha ile, mahşerin dehşetinden herkes, hatta enbiya dahi ‘nefsi, nefsi’ dedikleri zaman, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam ‘ümmeti, ümmeti’ diye re’fet ve şefkatini göstereceği gibi, yeni dünyaya geldiği zaman, ehl-i keşfin tasdikiyle, validesi onun münacatından ‘ümmeti, ümmeti’ işitmiş. Hem bütün tarih-i hayatı ve neşrettiği şefkatkarane mekarim-i ahlak (ahlakın güzel ve üstün olması), kemal-i şefkat ve re’fetini (merhamet, şefkat etmesini) gösterdiği gibi, ümmetinin hadsiz salavatına hadsiz ihtiyaç göstermekle, ümmetinin bütün saadetleriyle kemal-i şefkatinden alakadar olduğunu göstermekle hadsiz bir şefkatini göstermiş. İşte bu derece şefkatli ve merhametli bir rehberin Sünnet-i Seniyyesine müraat etmemek ne derece nankörlük ve vicdansızlık olduğunu kıyas eyle.
İşte, ey Müslüman, senin ruz-i mahşerde böyle bir şefiin (şefaatçin) var. Bu şefiin (şefaatçinin) şefaatini kendine celb etmek için, sünnetine ittiba et.  

İslam itikadında nasıl ki kendisine şefaat etme yetkisi verilecek kimsede yüksek bir mertebe aranacaksa, aynı şekilde kendisine şefaatte bulunulacak ve günahlarının affedilmesi istenecek kişide de ilahi lütfa layık olabilmek için belli bir kulluk mertebesi aranır. “Nasıl olsa bize şefaat edilir.” deyip kulluk vazifelerini ihmal etmek ve dini yaşamada gevşeklik göstermek doğru değildir.
 
Ehl-i sünnetin önde gelen alimlerine göre Kur’an-ı Kerim’de şefaatle ilgili muhkem naslar vardır. Bu nasların muhtevasında şefaat tamamıyla Yüce Allah’ın yetkisinde olduğu ve ayrıca O’nun bazı kimselere şefaat konusunda izin vereceğinden bahsedilmektedir. Hz. Peygamberden (sav) gelen Buhari ve Müslim’de geçen bazı rivayetlerde bu yetkilendirilecek şahsiyetlerden birisinin de Kendisi olacağı belirtilmektedir.

KİMLERE ŞEFAAT ETME HAKKI VERİLECEK?
Allah (cc) şefaat salahiyetini:
Peygamberlere,Meleklere,Alimlere,Şehitlere,Salih mü’minlere,Çocuklara ve Cennet ehlinden münasip gördüğü bazı kişilere verecek, onlar da yakınlarına şefaat edeceklerdir.
KİMLERE ŞEFAAT EDİLMEYECEK
Şefaat müşriklere ve kafirlere fayda vermeyecektir.
Müşrikler, ehl-i kitap ve Müslümanlardan bazı bidÊ»atçilere de şefaat edilmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.