Dua kişinin acziyetinin ifadesi muhtaç olduğunu fark etmesi, kendisinden güçlü ve bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir gücün varlığını idrak etmenin ifadesidir.
Dua hem bir zikir, hem bir fikir, hem bir kulluğun ifadesi, hem ihtiyaçları gerçek sahibine arz etme ve bunun bilincine varmadır.
Dua yalnız olmadığını, seni koruyan muhafaza eden, ihtiyaçlarını gideren gücünün üstünde olan şeylerde sana güç veren, o zorluğu aşmana yardımcı olan mutlak güç sahibi olduğunu sana hatırlatır ve bildirir. Hatta bu evrenin sahipsiz, gereksiz, anlamsız, başıboş olmadığını sana hatırlattırır gerçek sahibine boyun eğdirir.
Senin gücünün sınırlı yetersiz olduğunu sana hatırlattırır. Güvenli bir limana ihtiyacın olduğunu sana hatırlatır ve o limana giden yolu sana gösterir. O limana vardığında kendini emin bir yere geldiğini çünkü bu limana sığınanları liman sahibi başıboş ve yardımcısız bırakmayacağını sana kati bir surette bildirir.
Bunun içindir ki tarih boyunca bütün peygamberler, evliyalar, ulemalar, meşayihler ve hak yolunda olanlar dua etmiş duanın ehemmiyetini gerekliliğini ve faydalarını bizlere anlatmışlardır.
Dua edilmeye layık tek mabud olan duanın gerçek sahibi mutlak güç ve kudretin kendisinde olduğu yegane ilah olan Allahu teala da, duanın önemi, gerekliliği ve faziletini kendi kelamı olan Kur’an-ı ezamüşşan da değişik vesilelerle Kur’an-da değişik bir çok ayette bizlere bildirmiş, kendi resullerinin ve nebilerinin hatta salih kulların dualarından da örnekler vermiştir. Dua kulluk vazifelerinin başında gelir. Nitekim islamın beş şartından biri ve ibadetlerin efdallerinden olan günlük beş vakit olarak üzerimize farz olan, kıldığımız namazın adı arapça selattır. Selat ise dua demektir.
Allahu Teala Kura-ı mubinde şöyle emretmektedir:
Deki, dualarınız olmazsa
Rabbim size ne diye değer versin ki.
( Furkan 77)
Allah Teala size verdiğim değer dua etmeniz nisbetindedir diyor. Dua etmeyen bedbahtlar ise kimseye muhtaç olmadıklarını düşünmektedirler. Bu mutlak güç ve kudrete isyandır.
Yine Allah Teala kendisinden başka dualara icabet eden başka bir güç ve kuvvet olmadığını onun dışında başkalarına yapılacak duaların kimseye de fayda vermediğini dua edilenlerin bile kendisine muhtaç olduğunu ayetlerde şu şekilde belirtmektedir:
Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.(Fatır /14)
Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"(Şuara /72)
Rabbimiz ancak kendisine ibadet edilmesini duayıda sadece kendisine yapılmasını ayette şu şekilde ifade etmektedir.
Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbirler;) cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mü’min /60)
Hz. Peygamber (sav) Duanın önemini kıymetini anlattıktan sonrada Allah’a dua etmeyenin akıbetini bu hadisle bize bildirmektedir :
Dua ibadetin ta kendisidir.
Dua ibadetin iliğidir, özüdür.
Allah katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.
Dua müminin silahıdır, dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur.
Allah (cc) kendisine dua etmeyen kuluna azap eder.
(Tirmizi)
Ey insan! Yanlış adrese gitme dua’ya muhtaç olanlardan medet bekleme. Gerçek duanın sahibi olan güç ve kudret sahibi rabbine dön. Yanlış adres insanı istenilen yere ulaştırmaz, bunu iyice belle. Unutma ki istekler isteğe icabet edene yapılır. Acziyetinin farkında ol böbürlenme çünkü şeytanda böbürlendiği için ebedi Allah’ın dergahından kovuldu ebedi lanetlendi. Kimden neyi istediğini iyi bil. Bil ki düşmandan güçsüzden muhtaçlardan yardım dilenmez.
Selam ve Dua ile
