Tarih boyunca bilinmeyen, gizemli ve gaybi şeylere karşı insanların hep bir merakı olmuştur.Ölüm ve sonrası ile ilgili merak tarih boyunca bir çok insanın kafasında soru işareti olarak kalmıştır. Bazı insanlar kendilerine göre bu konuda bir takım yorumlara gitmişlerdir. Hak olmayan dinlerde de bu konuda bir çok görüşler ve yorumlar vardır. Hak olmayan bu dinlerin bazıları İslamdan koptuğu için İslama yakın yorumlar yapılmakla beraber bir çoğu da hurafe ve uydurmadan ibarettirler.
Allah, (cc) her konuda olduğu gibi bize gayp olan kabir hayatı ile ilgili konuda da bilmemiz gereken kadarını ve en doğrusunu rasulü vasıtası ile bizleri haberdar etmiştir.
Ölüm yokluk değildir. Bedenin ölmesi ile ruh ölmez. Ruhlar berzah (kabir) aleminde diridirler. Kabir ehlinin de kendilerine göre bir hayatları vardır, lezzetleri, sıkıntıları, ferah ve sevinçleri hisseder. Fakat henüz madde aleminde bulunanlar, ruhun bedenden sonraki hayatını ve orada kişinin neler hissettiğini, nelerle karşılaşacağını normal duyularıyla hissedip bilemez. Bu konuyu, ancak ilahi hakikate vakıf olan Allah rasulünden öğreniriz.
Mü'min, ruhların kabir aleminde birbirleriyle görüştüklerini Peygamberimizin hadislerinden anlamaktayız. Ayrıca ölülerin hayattakilerden haber aldıkları ve kabirlerinin başına giden kimseleri gördükleri yine rivayetlerde vardır. Onlar için yapılan dua ve hediyelerin ki bu hediyeler manevidirler. Kimlerden geldiğini bilebilirler. Mü'min ruhlar nimet içinde oldukları ve ruhları serbest oldukları için serbest dolaşabilirler. Ancak kafirlerin ruhları ve günahları fazla olan mü' minlerin ruhları azaba düçar olduklarından azap ile meşguldürler.
Kabirdekilerin, dünyadaki insanları işitmesi
Aşağıdaki hadisler, bizlere kabir hayatında olanların sağ olanları duyduğuna işaret etmektedir.
Bureyde (ra)’dan rivayet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) kabristana çıkacakları zaman (ne söyleyeceklerini)ashabına öğretirdi.(Onlardan mezarlığa gideni) şöyle derdi:
Bu yurdun (kabristanın) mü'minler ve müslümanlardan olan sakinleri! Allah'ın selamı üzerinize olsun. Allah'ın izniylebiz de size kavuşacağız(îman üzere öleceğiz). Allah'tan bize ve size, (her türlü belalardan, dünya ve ahiret azabından) kurtuluş dileriz." (Müslim)
Diğer bir rivayet ise şöyledir:
"Rasulullah (sav) kabristana geldiği zaman şöyle derdi:
Bu yurdun (kabristanın) mü'minler ve müslümanlardan olan sakinleri! Allah'ın selamı üzerinize olsun. Allah'ın izniyle biz de size kavuşacağız. Siz bizim öncülerimizsiniz, biz de arkanızdan geleceğiz. Allah'tan bize ve size, kurtuluş dileriz." (Nesai)
Resulullah (sav) düşmana galip geldiğinde, o bölgenin açık bir sahasında üç gün kalmak adeti idi. Bedir Savaşının üçüncü günü olunca da Peygamber Efendimiz devesinin getirilmesini emir buyurdu. Yol ağırlığı deveye yüklenip bağlandı. Allah resulü yaya olarak yürümeye başladı. Ashabı da peşi sıra yürüdüler ve birbirlerine:
“Herhalde Resulullah (sav) bir iş için gidiyor.” dediler. Nihayet Peygamberimiz, müşriklerin atıldığı kuyunun kenarında durdu ve onlara isimleriyle hitab ederek:
“Ey Ebu Cehil! Ey Ümeyye bin Halef! Ey Utbe bin Rebia! Ey Şeybe bin Rebia!” diye seslendi ve:
“Siz Allah’a ve Resûlü’ne itaat etmiş olsaydınız daha iyi olmaz mıydı? Biz, Rabbimizin bize va’dettiği şeyi hak ve gerçek bulduk! Siz de Rabbinizin size va’dettiğini hak olarak buldunuz mu?” buyurdu.
Hz.Ömer (ra):
“Yâ Resulallah! Ruhsuz cesetlere mi konuşuyorsunuz?! Onlar kokmuş et haline geldikten sonra nasıl duyup da size cevap versinler?” dedi.
Peygamber Efendimiz (sav):
“Muhammed’in nefsi kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, onlar benim söylediklerimi sizden daha iyi işitirler! Fakat cevap vermeye kadir olamazlar!” buyurdu. (Buhari, Müslim)
Kabirdekilerin birbirlerini görmesi ile ilgili hadisler
İbn-i Ebi Dünya, Ebu Lebibe (ra) 'dan rivayet ettiğine göre şöyle dedi:
Bişr bin Berra bin Ma'rur ölünce annesi çok kederlendi ve Peygamber(sav)'e:
Ya Resulullah beni Seleme'den boyuna adam ölür. Ölüler birbirlerini tanırlar mı? ki ben Bişre selam göndereyim.
Peygamber (sav) :
Evet, vallahi kuşlar, ağaç dalları üzerinde nasıl birbirlerini tanıyorlarsa, ölüler de birbirlerini öyle tanırlar.
Bunun üzerine Bişr'in annesi Beni Seleme'den sekerata düşen her adamın yanına gelirdi. Oğlum Bişr'e selam söyle derdi. Onlar da ‘’Aleyki Esselam’’ diyorlardı.
Ibn-i Mace, Muhammed bin Münkedirden rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Cabir bin Abdullah sekeratta iken yanma vardım. Peygamber (sav)'e benden selam söyle» dedim.
Buhari, Halide binti Abdullah bin Üneys'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Ümmü'İ-Benin binti Ebi Katade babasının vefatından 15 gün sonra Abdullah bin Üneyse geldi. O da o zaman hasta idi. Ona: Ey amca (ölürsen) babama selam söyle, dedi.
Ibn-i Ebi Şeybe, Abdullah bin Amir'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Cennet, güneş şualarına sarılı olarak asılmıştır. Senede bir defa açılır. Müminlerin ruhları bir kısım kuşların kanatlarındadırlar. Birbirlerini tanırlar. Cennet meyvelerinden nzıklanırlar.
Ahmed, Hakim ve Tirmizi Abdullah bin Ömer (ra)'dan rivayet ettiklerine göre:
Peygamber (sav) : Bir günlük mesafede müminlerin ruhları birbirini ziyaret ederler. Halbuki o zamana kadar biri diğerini görmüş değildir, buyurdu.
Bezzar, sahih bir senedle Ebu Hüreyre (ra)'dan şöyle rivayet etmiştir:
Mümine ölüm gelince, göreceğini görür ve Allah'a varmayı sever. Allah da onun gelmesini ister.
Übeyd bin Ümeyr'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Meyyit öldüğü zaman, ruhlar onu karşılarlar. Kervancı dönünce ondan sordukları gibi, o ruhtan kimin ne yaptığını ne bıraktığını öğrenirler. .
Salebi, Ebu Hüreyre (ra) hadisinden, geçen hadisin bir benzerini rivayet edip sonunda şunu da ilâve etmiştir: Hatta onlar evlerindeki kediyi bile sorarlar.